Erdoğmuş Forum

Orjinalini görmek için tıklayınız: Nasrettin Hoca Fıkraları
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6
Kırk Yaşındayım

Hoca'ya yaşını sormuşlar, "kırk yaşındayım" demiş. Aradan birkaç yıl geçmiş. Yine yaşı sorulunca aynı cevabı vermiş, "kırk yaşındayım" demiş.
- Nasıl olur Hoca efendi, demişler, yıllar önce sorduğumuzda da kırk demiştin.
Hoca gülümseyerek:
- Erkek olan sözünde durur! demiş.
Bakkal Borcu

Sözde, Nasreddin Hoca'yı topluluk içinde küçük düşüreceklerdi. Oldukça zengin birisi:
- Hoca Efendi, borcunuz var mı? diye sordu.
- Evet, bakkala biraz borcum var.
- Canım onu sormuyorum. Namaz borcun var mı?
Hoca kızar:
- Namaz borcunu bana Allah sorabilir.Size düşen bakkal borcunu sormaktır!
İki Kere Gelse

Bayramın yaklaştığı günlerden birinde, Nasreddin Hoca iftara köylülerden birinin evine davetlidir. Ev sahibi şöyle serzenişte bulunur:
-Keşke, Ramazan, senede iki kez gelse.

Aynı sofrada misafir bulunan Hoca, hemen şu cevabı verir:

- Öyleyse Ramazan gider gitmez neden bayram yaparsın be adam? İnsan, sevdiği gidince bayram yapar mı hiç?
Rüzgar Yiyorum

Nasreddin Hoca, çok rüzgârlı bir havada eşeğine binmiş giderken bir yandan da şekerli bulgur unu yemeye çalışıyormuş.
Fakat, bir türlü yiyemiyormuş.
Onu gören biri:
-Hocam, ne yiyorsun?
-Hiç demiş Nasreddin Hoca, böyle giderse sadece rüzgar yiyorum!
Çaylak

Hocaya sormuşlar:
- Hocam, bir rivayete göre Çaylak denilen hayvan altı ay erkek olurmuş, altı ay ise dişi; doğru mudur?
- Valla, demiş, bu suâle hakkıyla cevap verebilmek için bir yıl çaylak olmak gerek...
Evini Tarlaya Taşı

Adamın biri, Hoca'ya
- Evim hiç güneş görmüyor, diye yakınmış.
- Tarlan görüyor mu? demiş Hoca.
- Evet, cevabını alınca:
- Öyleyse, Allah'ın güneşinden sakınma, evini tarlaya taşı.
Bal ile Sirke

Bir gün Nasrettin Hoca'ya;
- Hocam bal ile sirke uyuşmaz derler, derler.
- Nasıl uyuşmasın? der ve gider yarım okka bal yer yarım okka da sirke içer. Yüzünün yemyeşil olduğunu görenler sorar.
- Bal ile sirke birbiri ile anlaşamadı değil mi Hocam?
Hoca hiç mertliği elden bırakmaz.
- Yoo, onlar anlaştılar anlaşmasına da şimdi beni aradan çıkarmaya çalışıyorlar.
Ağzım Yırtılacaktı

Bir toplulukta gevezenin biri gecenin geç vaktine kadar, sözü hiç kimseye bırakmadan konuşmuş durmuş. Hoca onu dinlerken esneyip durmuş. Toplantı bitip ayrılırken geveze adam:
- Hocam hiç ağzını açmadın? demiş.
-Açmaz olur muyum? Az daha ağzım yırtılacaktı!
Nasreddin Hoca ve Papazlar

Dünyayı dolaşan üç bilgin papaz Akşehir'e de uğramışlar. Hocanın ününü duyunca kendisiyle tanışmak istemişler. Akşehir ileri gelenlerinin de katıldığı toplantıda Hoca, papazlarla tanıştırılmış. Yenilip içildikten, dereden tepeden konuşulduktan sonra, Papazlardan biri Hoca'ya sormuş:
- "Hoca Efendi, dünyanın ortası neresidir?"
Hoca otlayan eşeğini göstererek:
- "Eşeğimin şu anda sağ ön ayağının bastığı yerdir."
- " Nereden belli ?" demiş papaz.
- "İnanmıyorsanız ölçün !..." demiş Hoca.
İkinci papaz:
- "Peki Hoca efendi, gökte kaç yıldız vardır?" diye sormuş.
- "Gökte eşeğimin tüylerinin sayısı kadar yıldız vardır?" demiş Hoca.
- "Nasıl kanıtlarsınız ?" demişler.
- " İnanmıyorsanız sayın" demiş Hoca.
Üçüncü papaz da :
- "Benim sakalımda kaç kıl var?" diye sorunca;
- "Eşeğimin kuyruğundaki tüyler kadar" diye cevap vermiş Hoca.
- "Nereden bildin" dediklerinde, Nasreddin Hoca sesini yükseltip ciddileşerek;
- "Ölçün dedim ölçmediniz. Sayın dedim saymadınız. Bir kıl bile fazla değil. Siz ise inanmıyorsunuz. Bunu doğrulayalım. Bir kıl eşeğin kuyruğundan bir kıl da papazın sakalından çekelim. Böylece yanılmadan eşitliği görürüz" deyince papazlar tartışmayı bırakıp gitmişler.
Hepsini Sen Yesene

Nasreddin Hoca, zengin, obur ve aç gözlü, bir Akşehirli ile beraber Konya'ya gidiyormuş. Yolda acıktıkça yanlarındaki azıklarını çıkarıp yemeğe oturuyorlarmış. Hoca daha bir iki lokma yemeden, adam azığın hepsini mîdesine bi güzel indiriyormuş. Adam yolda sürekli kazanmaktan, yemekten, içmekten bahsediyormuş.
Derken Konya'ya gelmişler. Ekmeklerini yeni pişirmiş, bir yandan fırından çıkaran, bir yandan da mis gibi kokan ekmekleri vitrinine dizen bir fırıncının önüne gelmişler. Birlikte fırıncı dükkanına girmişler.
Hoca, Fırıncıya ;
- "Bu ekmekler senin mi?" diye sormuş.
Fırıncı afallayıp, şaşkın şaşkın bakarak;
- "Evet benim" deyince Hoca cevabı yapıştırmış:
- "Bu kadar misk gibi kokan, kızarmış sıcak ekmeğin var da ne duruyorsun, hepsini sen yesene !..."
Sayfalar: 1 2 3 4 5 6