SARUHANLAR KÖYÜ
Gediz’in kuzeybatısında, Şaphane Dağı’nın kuzeydoğu eteklerinde, ormanlarla kaplı dalgalı bir platoda yer alan Gediz’e bağlı köydür.
Gediz’e 30 kilometre uzaklıktaki yerleşimin temel geçim kaynağı kaşıkçılıktır. Türkiye’nin tahta kaşık üreten birkaç merkezinden biri olan Saruhanlar Köyü’nde hemen herkes birer kaşık ustasıdır. Çeşitli amaçlarda kullanılmak üzere üretilen bu kaşıklar, başta Konya olmak üzere yurdun çeşitli yerlerinde pazarlanmaktadır. Mutfakta, halk danslarında kullanılan ve turistik amaçlara hizmet eden kaşıkların bir bölümü ham (boyasız) bir bölümü de boyalı ve bezemeli olarak pazarlanmaktadır.
Bu geleneksel el sanatının Saruhanlar’da yüzyıllardır sürdürülüyor olmasında, elde edilen gelirin yanı sıra, kullanılan doğal malzemelerin köy coğrafyasından kolayca elde edilmesinin de önemli payı vardır. Kaşık yapılan gürgen, Şaphane Dağı’nın doğu yamaçlarından, kullanılan keser, ustura ve eğrinin bilinmesinde kullanılan bileyleme taşı (Kumtaş), yöredeki ocaklardan elde edilmektedir. Ancak son yıllarda kaşıkların pazarlanmasında, Çin malı kaşıkların piyasaya girmesinden kaynaklanan bazı zorluklar yaşanmaya başlamıştır.
Saruhanlar, kaşıkçılığın yanı sıra, geçmişte yetiştirdiği katırlarla da ünlüydü. Dağdan kesilen gürgenlerin taşınması, elde edilen kaşıkların yakın ve uzak pazarlara götürülmesi gibi ağır işlerde kullanılan katırlar, güçlü, uyanık, dayanıklı ve kanaatkâr olma özellikleri ile tanındığı için tercih ediliyordu. Saruhanlar’ın ünlü katırları Gediz’de söylenip duran “Saruhanlar katırı gibi” deyimine de kaynak oluşturmuştur.
Köyün tarihine geçmişine dair çok az bilgi vardır. XVI. Yüzyıla ait Osmanlı kayıtlarında yer almayan köyün ne zaman kurulduğu bilinmemektedir. Köyde anlatılagelen bir göç öyküsüne göre, ilk önce bugünkü Soğuksu yöresine yerleşen Türkmenler burada uğradıkları Deli Eşkıya baskınlarından yılarak, güneybatıya, şimdiki köyün yer aldığı dağlık alana kaçmışlardı. Gediz köylerinde sıkça anlatılan bu Deli Eşkıya öyküsünü, XVII. Yüzyılda bu bölgede yaşanan Celali Ayaklanması ile ilişkilendirmek mümkündür. Çünkü anlatılan tüm öykülerin en önemli ortak noktası dağ başlarına, derin vadi içlerine çekilen köylerin hepsinin, daha önce yol kenarlarında olması ve korkusundan kaçılan eşkıyanın “deli” sıfatı ile anılmasıdır.
Nitekim o tarihlerde Deli Hasan Çetesi bu bölgeyi kasıp kavurmuş ve büyük can ve mal kaybına neden olmuştu. Büyük bir ihtimalle Saruhanlılar’da da yaşanan buydu. Anlatılanlara bakılırsa, Saruhanlar Köyü XVI. Yüzyılın sonlarında kurulmuş ve Tahtacı adıyla anılan Soğuksu’dan ayrılarak dağa sığınan Türkmenlerin kurduğu bu köy “Dağa saranlar” anlamında “Saranlar” diye anılmıştır.
Gerçekten de Gediz halk dilinde köyün adı bugün bile “Saranlar” biçiminde telaffuz edilmektedir. Ancak gerçek, anlatılan bu öyküde mi gizlidir, yoksa Saruhanlılar’ın Manisa’da Saruhan Bey’in kurduğu beylik halkından olup da buralara mı göçmüşlerdir, bu bilinmiyor. Saruhan Beyliği’nin Germiyan Oğulları’nca korunup gözetildiğini ve köyün bugünkü adını göz önünü alırsak, ikinci seçeneğin daha ağır bastığını söyleyebiliriz.
Osmanlı döneminde yapılan ancak yapım tarihi ve yaptıranı bilinmeyen köy camisi 20 yıl kadar önce köy konağına dönüştürüldü ve yerine yeni cami inşa edildi.
Köye İlkokul 1962 de açıldı.
1970 Gediz Depremi’nde birkaç baca yıkılmasının ötesinde herhangi bir hasarın yaşanmadığı köyün nüfusu 57 yıl içinde hemen hemen hiç değişmemiştir.
1950 de 401, 1997 de 419, 2000 de 444, 2007 Genel Nüfus Sayımı verilerine göre 420, 2017 nüfus verilerine göre ise 247 olmuştur. Bu veriler köyün 1950 den beri göç verdiğinin açık bir göstergesidir. Zaten bir zamanlar 205 olan hane sayısı bu gün 100 civarındadır.