Bu sayfayı yazdır

Aile ve Hayırlı Evlat

AİLE

Aile, anne baba ve çocuklardan oluşan en küçük toplum birimidir. Bu bakımdan aile toplumun temel taşı sayılmıştır. İlk toplumlardan günümüze kadar, bütün toplumlarda aile vardır. İnsanları diğer canlılardan ayıran önemli özelliklerden biri, insanların aile düzeni içinde yaşamalarıdır. Anne baba ve çocukların yanında nine, dede, amca, hala, dayı ve teyzeler de aileden sayılır.
Dinimize göre aile; anne, baba ve varsa çocuklardan oluşan kutsal bir yuvadır. Birbirlerine sevgi ve saygı bağlarıyla bağlı olan; aynı inanç, aynı düşünce ve aynı duyguları paylaşan; kendilerine düşen görevleri yerine getiren bireylerden oluşan aileler, huzurlu olurlar. Kur''an-ı Kerim''de "Allah sizlere kendinizden eşler, eşlerinizden de oğullar ve torunlar var eder. buyurulur.
İslâm dini aileye büyük önem vermiştir. Çünkü aile hem kişinin huzur bulduğu bir ortam, hem neslin devamı için bir vesile, hem de kişiyi dince günah sayılan çeşitli kötülüklerden koruyan bir kurumdur. Kur''an-ı Kerim''de "İçinizden kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda sevgi ve rahmet var etmesi Allah''ın varlığının belgelerindendir. Bunda düşünen insanlar için dersler vardır. buyurulur.
Toplumun özü ve temeli ailedir. Uygarlıkta ileri gitmiş ne kadar millet varsa, aile ocağında iyi eğitim görmüş bireylerden meydana gelmiştir. Çünkü milletler birçok ailenin birleşmesinden meydana gelmektedir. Dinimiz, ailelere, aile kurumuna ve aile bireyleri arasındaki ilişki ve bağlara büyük önem vermektedir.
Aile, evlilik ve nikah bağıyla kurulur. Peygamberimiz bir hadisinde "Nikah benim sünnetimdir. Evleniniz, ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla öğünürüm. buyurmuştur.
Ailenin düzenli, huzurlu ve mutlu olması, aile bireylerinin birbirlerine karşı sevgi, saygı, yardımlaşma ve dayanışma bilinci içinde olmalarına bağlanmıştır. Aslında milletin bütün bireyleri, birbirleriyle sevgi, saygı ve yardımlaşma ihtiyacındadırlar. İnsan, yaradılışı gereği bir başkasına muhtaçtır. Üzüldüğümüz veya sevindiğimiz zaman, bu duygularımızı paylaşacak dostlar ararız. Bunların başında da aile üyeleri gelir.
Anne ve babalar, kendileri ve çocukları için çalışırlar. Aile üyelerinin ihtiyaçlarını helâl yoldan çalışarak temin ederler; çocuklarının geleceği için çok büyük maddî ve manevî fedakârlıklar gösterirler. Çocuklarına millî ve manevî değerleri tanıtırlar. Onların güzel ahlâklı olmaları için çaba harcarlar.
Anne ve babasını seven çocuklar, içten gelen bir sevgi ve saygı duygusuyla onlara bağlanırlar. Aile içinde düzen ve huzurun sağlanmasına yardımcı olurlar. Kendilerinden yaş ve tecrübede daha büyük olan aile bireylerine saygıda, küçük olanlara ise sevgide kusur etmemeye çalışırlar.Aile bireyleri kendi aralarında, yardımlaşma ve dayanışma içinde olurlar. Herkes, ailenin sevinci ile sevinir, üzüntüsüyle üzülür. Aile bireyleri kendilerine düşen görevleri aksatmadan yerine getirirler. Anne ve babasına eziyet etmezler. Akrabalarını, dostlarını ve komşularını sever, sayar ve yardımlarına koşarlar.
Aile, her insanın doğup büyüdüğü kutsal bir ortamdır. Hepimizin kaldığı bir yer vardır. İnsanların kaldıkları yerlere ev deriz. Ancak aile bireylerinin yaşadıkları yerlere yuva denir. Aile yuvalarına, aile ocağı da denilmektedir. Aile yuvası ve aile ocağı gibi deyimler, içinde rahatlık ve güven duygusu veren, içinde sıcaklığını hissettiğimiz yerler anlamında kullanılmaktadır. O hâlde, içinde yaşadığımız binaların maddî yapısına ev derken, içinde yaşadığımız manevî ortama da aile yuvası veya aile ocağı diyoruz.
Hepimiz aile yuvamızın şeref ve haysiyetini zedeleyecek söz ve davranışlardan kaçınmalıyız. Büyüklerimize saygı göstermeli, küçüklerimize her konuda yardımcı olurken, şefkat ve merhametimizi onlardan esirgememeliyiz. Elimizden geldiğince aile bütçesine katkıda bulunmalıyız. Ev işlerinde ve dışarı işlerinde birbirimize yardımcı olmalıyız. Bunların karşılığında hiçbir ücret beklememeliyiz. Çünkü aile işlerinin ücreti sevgi ve ilgidir.
Aile bireyleri, ara sıra, birbirlerine hediye alarak sürpriz yapmalıdırlar. Bu olay hepimizi çok heyecanlandırır. Aile içindeki neşemiz bir kat daha artar. Bu mutluluğu hep birlikte paylaşırız. Bayram, kandil ve önemli günler hediye almak için en uygun zamanlardır. Çünkü hediye sevgi sembolüdür. Sevgili Peygamberimiz de bazen, aile bireylerine hediye vererek onları sevindirirdi. Hediyeleşme konusunda da ümmetini teşvik ederdi. O, aile içerisinde en büyük hediyenin sevgi olduğunu belirtmiştir.

AİLELERİN DAĞILMASI
Evlilikler neden yıkılıyor? Aileler neden dağılıyor? Aslında bu soruların cevabı evlilik öncesine dayanıyor. Evlilikler hatalar üzerine kuruluyor.
Evlilik insan hayatında en önemli aşamalardan biri şüphesiz. Evlilik bir büyük yolculuktur. Yolculukta beraber olduğumuz kişiler ya o yolculuğu çok zevkli hale getirir ya da o yolculuğu ızdırap haline. İnsan elbette mutlu olmak için evlenir. O yuvada insanlar hayallerindeki mutluluğu yakalamaya çalışırlar.
Günümüzde yaşanılan evlilikler acaba bu beklentiye ne kadar cevap veriyor? Gerçekten bu beklenti ailede veya evlilikte karşılığını bulabiliyor mu?
Evlilikler neden yıkılıyor? Aileler neden dağılıyor? Aslında bu soruların cevabı evlilik öncesine dayanıyor. Evlilikler hatalar üzerine kuruluyor. Sonuçta ilk sarsıntı yıkımla sonuçlanıyor.

EVLİLİK ÖNCESİNDE YAPILAN HATALAR ŞUNLAR:
Acemice ve bilinçsizce eş seçimi yapılıyor .

Adeta "Hele bir evlenelim de o zaman doğruyu ve yanlışı anlarız." mantığı hakim pek çok evlilikte. Düşünün bir kere trafikte bir araç kullanabilmek için aylarca kursa gitmek gerekiyor, bir çocuğa tarih dersini anlatabilmek için ise üniversite bitirmek. Evlilikler sadece çiftlerin haz duygularını tatmin alanı değildir. Bizim inanç ve kültürümüze göre evlilik ve aile hem bu dünya hem de ahiret hayatının kazanımları için yapılır. Yani insanlar yaşadığı birliktelikle ve yetiştirdiği yeni nesillerle bu dünyada ve ahirette mutlu olur. O nedenle seçilen eşin ahlaklı ve inançlı olması da önemlidir. Bir zamanlar (eli yüzü düzgün biri, helal süt emmiş biri) ile bu kastedilirdi. Şimdilerde bu kaçıncı sıralarda acaba? Bizim için ailelerde olması gereken; saygı, sevgi, vefa, edep, hoşgörü, samimiyet, itaat duygusu ve namus anlayışı acaba ne kadar anlamlı bir şekilde bilinip yaşanıyor? evlenmek ve dünyaya çocuklar getirip onları yarınlara hazırlamak için ne kadar az şey gerekiyor. Daha birlikte yaşamanın anlamını ve sorumluluğunu bilemeden bir ömrü birlikte yaşayacağı insanı seçiyor. Sonra da deneme yanılma süreci başlıyor. Olmadı hadi bitirelim bu evliliği deniliyor ve mutluluklar başka bahara kalıyor.

Ortak fikir ve düşünceye dikkat edilmiyor
Evlilikler sadece çiftlerin haz duygularını tatmin alanı değildir. Bizim inanç ve kültürümüze göre evlilik ve aile hem bu dünya hem de ahiret hayatının kazanımları için yapılır. Yani insanlar yaşadığı birliktelikle ve yetiştirdiği yeni nesillerle bu dünyada ve ahirette mutlu olur. O nedenle seçilen eşin ahlaklı ve inançlı olması da önemlidir. Bir zamanlar (eli yüzü düzgün biri, helal süt emmiş biri) ile bu kastedilirdi. Şimdilerde bu kaçıncı sıralarda acaba? Bizim için ailelerde olması gereken; saygı, sevgi, vefa, edep, hoşgörü, samimiyet, itaat duygusu ve namus anlayışı acaba ne kadar anlamlı bir şekilde bilinip yaşanıyor?

Yeni evliler artık her zorluğu yalnız aşmak zorunda
Yeni evliler adeta evlenir evlenmez kendi başlarına kalıp her zorluğu kendi başlarına çözmeye çalışmakta ve çoğu zaman basit sorunlarda ciddi sıkıntılar çekmektedir. Önceden aile yapımız eşlerin aile büyüklerinin adeta koruma bariyeri ve kılavuzluğu ile sığ suları kazasız belasız atlatabiliyorlardı. Gün geliyordu koca aile büyüğü tarafından nasihatle uyarılıyordu. Eşin ve çocukların zarar görmesi engelleniyordu. Gün geliyordu evin kadını çocuk yetiştirme konusunda aile büyüğünün engin tecrübesini yanında hissediyordu. Şimdilerde basit bir sorun zamanında çözülemeyince bir ailenin sonu olabiliyor.

Eşler birbirlerine yeterince zaman ayırmıyor
Adeta insanlar birbirlerinden kaçmakta. En basitinden aile bireyleri birlikte olabildikleri en değerli vakitlerini televizyon karşısında, internet başında ya da kulaklıkla müzik dinleyerek geçirmekteler.
Anne ve babalar, çocuk avutmakta kullandığı televizyonun bağımlısı oldu. Akşamları en verimli vakitler daha çok babalar haber izlemekle, anneler dizi izlemekle ve çocuklar ne bulurlarsa onunla yetinerek geçiyor.
Evliliklerde kişiler belki fizikî olgunluğa ulaşıyor; fakat kişilik olarak ve sosyal sorumluluklar açısından yetersiz kalıyorlar. Evliliğin sadece zevk ve sefa yönü öne çıkıyor ve insanlar çabuk kırılıp dökülüyor. Karşılaşılan sorunlar bilinçli bir rehberlikle aşılamadığı zaman gereksiz yere büyüyor. Önce aile içi şiddet ve son olarak boşanma yolu seçiliyor. Sonuçta eşler evlilik mi yapıyorlar yoksa evcilik mi oynuyorlar anlayamadan mahkemelere koşuyorlar.

HAYIRLI EVLAT
Hepimiz hayırlı bir evlat yetiştirmek isteriz. Evlendiğimizde hayırlı bir çocuk dünyaya getirmek için dua ederiz veya bizim için böyle dua edilir. Bir çocuk dünyaya getirdiğimiz zaman ise bu sefer onun hayırlı bir evlat olması için dua ederiz veya onun, bizim için hayırlı bir evlat olması için dua ederler. Bir zaman sonra bu konuşmalarımıza sohbetlerimize yansır “felancanın çocuğu hayırsız çıkmış. felanın çocuğu nekadar hayırlı evlatmış” gibi dahada sonraları hayırlı evlat kavramı’nı nasihatlarımızda buluruz. Torunlarımıza; “oğlum baban gibi hayırsız olma, veya kızım annen gibi hayırlı evlat ol” gibi… Öyleyse hayırlı evlat’a herkesin bir ihtiyacı vardır insan olan herkesin.
Peki bu hayırlı evlat’ı neye göre belirleriz yani çocuk neye göre hayırlı evlat vasfını neye görede hayırsız evlat vasfını alır.? Bazı kimselere göre insan yaşlandığı zaman kötürüm olup elden ayaktan düşünce ona bakan yediren içiren ihtiyaçlarını gideren öldüğü zamanda bir çukura yuvarlayıp üzerine toprak örten sonrada aslını neslini unutan evlattır hayırlı evlat, kimisine göre de ev’e ekmek parası getirendir hayırlı evlat, yaşlanınca huzur evine girince aydat parasını ödeyendir, öldüğü zamanda siyah gözlükleri takıp saygı duruşunda bekleyendir hayırlı evlat.
Birçok hayırlı evlat tanımları vardır insana göre de görecelidir hayırsız evlat da kezalik aynı şekildedir. Peki hayırlı evlat’ın göreceli olmayan nesnel yani genel, herkese hitap eden bir tanımı yokmudur? VAR! İslam kültür ve medeniyetinde hayırlı evlat’ın bir tanımı var:
Hayırlı evlat; anne ve babasına dünyadayken iyilikte bulunan öldüğü zamanda arkasından hayır dua edendir.
“Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.” (İsra 23. ayet)
Bu ayeti kerime dünyüdayken anne babasına iyilikte bulunması gerektiğine bir delildir ama bu hayırlı evlat demek değildir çünkü burada bir eksiklik var verilen tanım tamamıyla henüz tahakkuk etmiş değil tanımın kalan kısmı da; “öldüğü zamanda arkasından hayır dua edendir” bu tanıma işaret eden ise şu hadisi şeriftir:
“İnsanoğlu öldüğü zaman amel defteri kapanır.
Üç şey onun amel defterinin açık kalmasını sağlar:
1- Sadaka-i Cariye, (hayrı devam eden iyilikler) “cami yaptırmak, kur’an kursu, çeşme, vs. var olduğu müddetçe işleyen…”
2- Yararlanılan ilim. “bir kitap telif edip insanlara bırakmak, talebe yetiştirip insanların yararına bırakmak gibi…”
3- Kendisine dua eden salih evlat.

İşte hayırlı evlat tanımı şimdi tahakkuk etmiştir demekki hayırlı evlat olması için dünyadayken kendisine iyilik yapacak yukarıdaki ayeti kerimenin dediği gibi sonra Salih bir çocuk olacak ve öldüğü zamanda anne babasının arkasından dua edecek dua ettirmeyecek bizzat dua edecek. Dua etmekten maksat kur’an okuyup annesi babasına bağışlamaktır başka; sadaka vermek, hacca gitmek, tavaf yapmak, mevlit v.s. iyiliklerde bulunup sevabını anne babasın’a bağışlamaktır tüm bunlara toplu olarak dua denir. Yani bütün ibadetleri bizzat kendisi yapıp sevabını anne babasına bağışlamaktır.

 

Okunma 3655 kez
Hakan İNAÇ

Yazar:

Son ekleyen Hakan İNAÇ