ERDOĞMUŞ KÖYÜ


   Bayramlar sevinçlerin doruğa ulaştığı, tüm aile bireylerin bir araya geldiği, kaynağını yüce dinimiz İslamiyet’ten alan müstesna günlerdir. Aynı zamanda bayramlar akrabaların hasret giderdiği birlik ve beraberlik içinde dolu dolu yaşadığı özel günlerdir.
    Çocukluğumdaki bayramlar bana daha samimi ve daha masumane duygularla yaşadığımız anlar olarak aklımda yer etmiştir. Bayram denince aklıma ilk gelen sabah erken kalkıp evin tüm erkeklerinin bayram namazına gidip, namaz çıkışı camiye gelen tüm cemaatle bayramlaşmasıdır. Ardından biz çocuklar bayramdan birkaç gün önce alınmış olan yeni bayramlık elbiselerimizi ve gıcır gıcır ayakkabılarımızı giyer ve biran önce bayramlaşmak için can atardık. Bana eski bayramların daha güzel gelmesinin en önemli sebeplerinden biri de yeni bayramlık elbiselerimizi giymekti. Çünkü maddi imkansızlıklarımızdan dolayı her zaman yeni elbiseler yeni ayakkabılar alamazdık.Buna karşın  büyüklerimiz her bayram şartlarını zorlayarak mutlaka bize yeni elbiseler ve ayakkabılar alırlardı. Biz de yeni elbiseler giymek için bayramı adeta iple çekerdik. Ama günümüzde maddi imkanların daha iyi olması sebebiyle artık o heyecanı çocuklarımızda göremiyorum. Çünkü bizim bayramdan bayrama giyebildiğimiz yeni elbiseleri onlar yılın tüm günlerinde giyebiliyorlar. Bu da onların bizim yaşadığımız o heyecanı ve mutluluğu yaşamalarına engel oluyor.
    Bayramdaki damak tadımıza gelince günler öncesinden hazırlanmış börekler, baklavalar bayramlaşmaya gelen dostlarla namaz sonrası yenilir ve ardından çevremizdeki en yaşlı insanlardan başlayarak tüm akrabalarımızın ve komşularımızın bayramları tebrik edilir, eller öpülür, harçlıklar alınırdı. Harçlıklarımız da çok masumaneydi. Bazen bir mendil bazen birkaç şeker bazen de cüzi miktarda harçlıktı. Biz bunların hepsiyle mutlu olurduk. Ama günümüzde çocuklarımızın cebinde, bizim günlük verdiğimiz o kadar büyük harçlıklar var ki, büyüklerinden aldıkları şekerleri, harçlıkları beğenmeyip burun kıvırabiliyorlar. Ve gene bizim yaşadığımız o mutluluktan mahrum kalıyorlar. Belki de bu yüzden bizim çocuklarımız bayramda yaşadığımız o coşkuyu, heyecanı yaşayamıyorlar. Yani para her zaman mutluluk getirmiyor ne yazık ki.
     Artık günümüzde bayramlar akrabaları, büyükleri ziyaret değil, birkaç günlüğüne yurtiçi veya yurtdışına ailecek yapılan tatiller haline geldi. İnsanlar birlik ve beraberlik içinde bir araya gelerek bayram kutlamak yerine adeta akrabalarından, büyüklerinden kaçarak bireysel tatil yapmayı amaç edinmiş durumdalar. Bu da bayramlarımızın ne kadar yozlaştırılmaya çalışıldığının bir göstergesidir. Bayramdan aylar önce seyahat firmalarının televizyonlarda ve basında verdiği tatil reklamlarıyla adeta bayramları tatil ve dinlenme amaçlı günler olarak göstermekteler. Ama bizim seyahat firmalarını basını ve televizyonları suçlamaya hakkımız yok. Zaten biz tatile gitmeyip akraba ve dost ziyaretleri için memleketimize gitsek bu yeni nesil bayram anlayışını kendiliğinden ortadan kaldırmış oluruz.
     Bize düşen en büyük görev çocuklarımıza bayramın, mutluluğu paylaşmak, yolumuzu bekleyen büyükleri ziyaret etmek ve yıl içerisinde bir araya gelemediğimiz tüm akraba ve dostlarımızla hasret gidermek için bir fırsat olduğunu öğretmektir.
    Birkaç gün sonra kutlayacağımız bayram bizim için bir fırsat olsun. Eğer bir tatil planı yapmışsak tatilimizi iptal edip, sıcak kumsallar yerine yürekleri insan sevgisiyle sıcacık olan ve bizi hasretle bekleyen akrabalarımızın bulunduğu köylerimize, kasabalarımıza gitmek için planlar yapalım. Unutmayalım ki hasret ve özlemle yad ettiğimiz eski ramazanları tekrar yaşamak bizim elimizde. Yeter ki isteyelim ve çaba sarf edelim. Biz zamana değil zamanı bize uyduralım ki özlediğimiz ramazanlara bir an önce kavuşalım.
     Ramazan Bayramının tüm halkımıza, İslam alemine ve insanlığa huzur, mutluluk ve barış getirmesi dileğiyle….
HAKAN İNAÇ
DENİZLİ TİCARET ODASI KOBİ UZMANI

Devamını Oku
Top