ERDOĞMUŞ KÖYÜ

Kur’an Ahlâkını Nasıl Yaşamalıyız?

KUR’AN AHLÂKINI NASIL YAŞAMALIYIZ?
 
Kur’an-ı Kerim, 610 yılı Ramazan ayında, insanlığa tebliğ etmesi için Hz. Muhammed (s)’e indirilen, onu okuyup, anlayıp, verilen emir-yasak (mesaj)’lara göre yaşayanları hem bu dünya, hem de âhiret mutluluğuna ulaştıran ilâhi bir kitap (rehber)’tır. Kur’an’ın hedeflediği (iyi) insan nasıl olmalı ve biz bunun neresindeyiz? Sahabe-i Kiram bir gün Âişe validemize gelip Peygamberimizin ahlâkını sordular. Âişe validemiz: “siz Kur’an okumuyor musunuz? O’nun ahlâkı Kur’an ahlâkıdır (Kur’anın istediği ahlâktır)” buyurdu. Hz. Peygamber (s), Kur’an’ın emrettiği ve tavsiye ettiği hususları yaparak, Kur’an’ın yasakladığı ve uygun görmediği hususları yapmayarak Allah’ın emir ve yasaklarının uygulanıp yaşanabileceğini, her konuda örnek alınacak güzel ahlâkı hayatında insanlara göstermiştir. Kur’an’ın istediği İyi insan; her şeyin sahibi, her şeyin hakimi, istediğini istediğine veren, istediği ve gerektiği zaman ondan alan, her şeye gücü yeten, kimseye muhtaç olmayan, herkesin kendisine muhtaç olduğu, bütün yarattıklarını rızıklandıran, yalnız O’na ibadet ettiğimiz, yalnız O’ndan yardım dilediğimiz tek Allah’a inanır. Salih amel işler; Allah’a karşı ibadetlerini yaptıktan sonra, kullara karşı Allah’ın razı olacağı şekilde davranır. Çevresindeki bitki, hayvan ve insan ne varsa iyi ilişkiler içinde olur. İnsanlara hakkı ve sabrı tavsiye eder. Samimi, iyi niyetli ve ihlaslı olur, Allah’a hiçbir şeyi (taş, ağaç, toprak, kabir, çaput, makam, mevki, mal, evlad, sevgi vs. konularında) ortak (şirk) koşmadan inanır. Allah’ın meleklerine (Cebrail, Azrail, Mikail, İsrafil, Kirâmen kâtibîn, Muhafaza melekleri, cennet, cehennemde görevli melekler, arşı tavaf eden melekler olduğuna) inanır. Kendisinin başı boş bırakılmadığını, devamlı denetim altında olduğunu düşünür. Allah’ın kitaplarına (insanlara dosdoğru yolu göstermek için rehberlik yapan 100 Sahife, Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an-ı kerim)’e inanır ve son kitab olan Kur’an’ı Arapça olarak okur, Türkçe anlam olarak okur, tefekkür eder, emir ve tavsiye ettiği kurallarına göre yaşar. Hele Ramazan ayı Kur’an’ın indiği ay (Kur’an ayı) olduğu için her yıl Ramazan ayında Peygamber efendimiz (s) ile Cabrail (a)’ın karşılıklı inen âyetleri okuyup mukabele ettiğini dikkate alarak Kur’anı Arapça olarak ve Türkçe anlamını okur ve tefsiri ile meşgul olur. Allah’ın Peygamberlerine (Adem (a)’dan Muhammed (a)’a kadar gelip insanlara dosdoğru yolu ve kurallarını hayatlarının her anı ile göstererek görev yapan Peygamberlerin örnek hayatlarını okuyup, ibret alarak yaşar. Âhirete yakînen inanırlar. Dünya’nın oyun-eğlence olduğunu ve fani-geçici olduğunu idrak ederek, iki tarafımızdaki Kirâmen kâtibîn meleklerinin küçük büyük her yaptığımızı ve söylediğimizi yazıp, kayda aldıklarına inanır. Her yaptığını ve söylediğini Allah (c)’ın gördüğünün farkında (Muhsin) olarak hayatını geçirmek için gayret eder. Kıyamet günü dünya hayatının her anından sorguya çekileceğinin şuurunda olarak müslümanca yaşar. Allah’ın verdiği rızık, mal ve mülk’ün kendisini denemek için verildiğinin farkında olarak verilen rızıklardan Allah rızası için, karşılığını kat kat bereket olarak alacağına inanarak infak (harcama) eder. Zekat’ı verirken verdiği malla geri kalan malının temizlendiğine inanarak verir. Harcamasında aşırı ve cimri olmaz, orta yollu (ölçülü-dengeli) davranır. Namazı (bütün kurallarına uyarak) huşû içinde, hiç aksatmadan ve devamlı kılar. Her namazını Allah (c) ile konuştuğunu düşünerek, Miracı yaşayarak kılar. Bu sayede maddî-manevî her türlü kötülükten Allah’ın kendisini koruduğuna inanır ve bunu hisseder. Ramazan aylarında orucunu beden ve ruhu ile tutar ve takva sahibi olur. Kendisine maddî-manevî faydası olmayacak boş şeylerden ve zararı dokunacak her türlü haram’dan uzak durur. Haram kılınan (ve yasaklanan) her şeyin insana zararı olduğu için haram olduğuna inanarak haram’dan kaçınır. Temiz olmayan şeyleri yemez, içmez ve kullanmaz. Helal kılınan (ve emredilen) şeylerin insana faydalı oduğu için helal kılındığına emredildiğine inanarak, temiz ve helal olan şeyleri yer, içer ve kullanır. Sarhoşluk verici olan içkiyi içmez, uyuşturucu maddeleri kullanmaz, domuz eti yemez, ölü eti yemez, kan içmez, Allah’ın adı anılmadan kesilmiş olan hayvan eti yemez, kumar oynamaz, puta tapmaz, fala inanmaz, fal bakmaz, baktırmaz ve fal’dan kaçınır. Büyü, sihir yapmaz, yaptırmaz. Her türlü hurafe ve batıl inanışlardan uzak durur. Allah’ın kendisine verdiği bedeninin her bir organını emanet olarak verildiğine inanarak kötü şeylerden korur. Allah’ın sünnetüllah olarak koyduğu kural gereği, evlenmek caiz olan karşı cinsten iyi bir insanla nikahlanır. Nikahlanmayı Allah rızası gözeterek ister ve yapar. Evlenme çağına gelip imkânsızlıktan dolayı evlenemeyenleri Allah’ın lutfunun geniş olduğuna inanarak evlendirir. Evlenmek caiz olmayanlarla cinsi ilişki kurmaz ve nikahsız başka biriyle cinsî olarak beraber olmaz (zina yapmaz). İffetini, ırz ve namusunu korur. Eşine, çocuklarına, anne-babasına, kardeşlerine ve akrabasına Allah’ın emaneti olarak bakar, onlara hoş ve saygılı davranır. Haya ve ar sahibidir. Allah’ın verdiği canın Allah tarafından alınacağına inanarak, kendisini, eşini, çocuğunu veya bir başkasını öldürmez. Allah’ın dokunulmaz ve haram kıldığı bir cana haksızca kıymaz. Bir insanı yaşatanın bütün insanları yaşatmış gibi sevap kazanacağına, bir insanı öldürenin bütün insanları öldürmüş gibi olduğuna inanarak insanları yaşatmağa çalışır. Allah’a, yalnız Allah’a ibadet eder, anne-babasına iyilik yapar ve iyi davranır. Ne kadar zorlasalar da onlara öf demez. “Allah’ım! bana çocukken onlar merhemet ettiği gibi sen de onlara merhamet et” diyerek dua eder. Allah’a ortak koşmaya zorlamamaları halinde anne-babasına itaat eder. Onların razı olmasını sağlar ve hayır dualarını alır. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirir, başına gelen (musibet)’lere sabreder. Kendisine verilen her bir nimetin kadrini ve kıymetini bilerek şükredici kul olur. İmanlı ve şükredici olduğu müddetçe Allah’ın verdiği nimetleri artıracağına dair vadini hatırında tutar ve devamlı şükreder. Allah’ın Âdem’e secde (saygı gösterme) emrini, “beni ateşten, onu toprak’tan yarattın, ben ondan daha hayırlıyım (üstünüm)” diyerek, gururlanıp, kibirlenerek, hâşâ, Allah’a kafa tutup, Allah’ın emrini yerine getirmeyerek kendisini daha üstün görüp, kâfir olan İblis gibi davranıldığında kâfir olunabileceğini aklından çıkarmaz ve kibirlenmez. Yürürken böbürlenerek, gururlanarak yürümez. Tanıdığına, tanımadığına selâm verir. Kendisine selâm verilince daha iyisi ile veya aynısı ile karşılık verir. Daima güleryüzlü ve tatlı dilli olur. Ya hayır söyler ya da susar. Hakkı ve sabrı tavsiye eder. Gökleri, yeri ve arasındakileri (bütün alemleri) yaratan Allah’ın âlemleri yarattıktan sonra bir terazi (ölçü-denge-sünnetullah işleyişi) koyduğundan dolayı terazide bozgunculuk yapılmamasını istediği için kurallara uygun yaşar. Bozgunculuk yapmaz. Kendisi de insanların elinden, dilinden emin olduğu, güvendiği, güvenilir ve her zaman dengeli olan bir insan olur. Kendisi, eşi, çocukları, anne-babası ve kardeşleri başta, İnsanlarla iyi geçinir, kendisiyle iyi geçinilir. Her hareketini Allah’ın bildiğini, görüp kaydettirdiğini düşünerek kendisine bırakılan emanete hıyanet etmez. Her konuda güvenilir insandır. Söz verdiğinde sözünde durur. Alış veriş yaptığında mümkün mertebe peşin yapar ve alışverişin gereklerini (resmen) tam yapar. Ölçü ve tartıda adil davranır, haksızlık yapmaz, hile yapmaz ve kimseyi kandırmaz. Sonradan ödeme yapılacak alışverişlerini mutlaka yazar veya (notere-yazıcıya) yazdırır, şahit tutar. Sözleşmelerine sadakat gösterir. Yapamayacağı konuda söz vermez ve yapamayacağı sözü söylemez. Söz verirse sözünde mutlaka durur. Allah’tan korkar ve doğru söyler, dürüst yaşar. Allah’ın her yarattığına verdiği rızkını âdil bir şekilde dağıttığına inanır ve bir başkasına verilen malda gözü olmaz, ona (kıskanarak ve çekemeyerek) hased etmez, başkasının malını izinsiz yemez. Öncelikle akrabaya, sonra bütün Mü’minlere, Allah’ın emaneti olan yetimlere iyi davranır ve haksızca yetim malı ve kamu malı yemez. Herhangi bir kişi tarafından kendisine getirilen bir habere araştırma yapmadan inanmaz. Bilmediği şeyin peşine düşmez, bilmediği konuda fikir beyan etmez, yoksa başkasına zulüm etmiş olabilir. İnsanları alaya almaz, Müslüman kardeşlerinde kusur ve ayıp aramaz, onlara kötü lakap takmaz. Zannın çoğundan bilhassa sû-i (kötü) zandan sakınır. Gıybetin, kardeşinin ölü etini yemek gibi kötü davranış olduğunu düşünerek, bir başkasının gıybetini yapmaz, arkasından çekiştirmez. İmkânı olduğunda (bollukta) da imkânı az olsa (darlıkta) da sadaka verir. Öfkelendiğinde, kızgınlık halinde öfkesine hakim olur, insanların kusurlarını bağışlar. Hata ve günah işlediğinde günahlarında ısrar etmez, tekrarlamaz ve onlara yürekten (bir daha yapmamak üzere) nasuh tevbe-istiğfar eder. Başta aile içinde olmak üzere sevgi ve saygı dahil, her hususta adaletli davranır, hakkı ve adaleti ayakta tutar. Kin beslemez, düşmanına bile adil davranır. Kendisinin ve yakınlarının aleyhinde bile olsa adaletle şahitlik eder. Yalan söylemez, yalancı şahitlik yapmaz. Boş söz ile karşılaştıkları zaman oradan vakar ile geçip giderler. İnsanlara İslâmın mesajlarını tebliğ eder, İyiliği emreder, insanları güzel öğütle ve hikmetle Allah’ın yoluna davet eder, kötülüklere karşı en güzel bir tarzda mücadele eder ve onları kötülükten uzaklaştırır. Kötülükleri iyilikle savar Yakın akrabaya, uzak akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilencilere ve özgürlüğünü kaybetmiş olanlara (kölelere) zekat ve sadakayı sevdiği mallardan verir; ama gereksiz yere de saçıp savurmaz. Hayır işlerinde, iyilik ve takva üzere yardımlaşır, düşmanlık üzere yardımlaşmaz. Her işini istişare neticesinde karar verir ve karar verdikten sonra tereddüt etmeden Allah’a güvenerek tevekkül eder. Allah’ı anmazsa kıyamet gününde kör olarak haşrolunacağını düşünerek, Allah’ı anmaktan kaçınmaz, Allah’ın ayetlerine karşı kör ve sağır davranmazlar. Kur’an okunduğunda kalpleri titreyerek duygulanır ve imanları güçlenir. Bütün ibadetlerini ve hayır-hasenatını devamlı yapar. Bir işi bitirdiğinde hemen diğer işe koyulur ve boş vakit geçirmez. Her hali güzeldir. Devamlı Rabbine bağlı yaşar. Allah’ın ipi olan Kur’an’a sımsıkı sarılır, onu her yaptığı işte rehber edinir. Allah’a, Peygambere ve Kendisinden olan ulü’l-emre (devlet başkanı’na) itaat eder. İyi niyetlidir; inancında, düşüncesinde, söz, iş, icraat ve ibadetlerinde samimidir. İnandığı dinin temel prensiplerine kayıtsız ve şartsız teslim olmuştur. Allah’tan korkar, saygı gösterir, Müslüman olarak yaşayıp, Müslüman olarak ölebilmek için çok gayret eder. “Su testisi su yolunda kırılır” atasözünü aklından çıkarmaz ve nasıl yaşarsa öyle öleceğine inanır ve iyi insan olmağa gayret eder. Yaptığı her işi sağlam yapar. Dost ve arkadaş seçimine dikkat eder. Kardeşlik hukukuna riayet ederek bütün Müslümanları kardeş bilir. Mü’min kardeşi ile üç günden çok dargın kalmaz. Kendisini ve aile fertlerini yakıtı insanlar ve taş olan cehennem ateşinden korur. Onları rûhî gıdadan mahrum edip mânen ölmelerine sebep olmaz, günah işlemelerine müsaade etmez. Çocuklarının hayırlı evlad olabilmeleri için onları Kur’an ve peygamber ahlâkı ile edebli bir şekilde yetiştirir. Dünya hayatının oyun eğlence, gerçek ve ebedî hayatın ahiret hayatı olduğuna inanarak ahiret için bir şeyler hazırlar. Rabbine hem dünya hayatında hem ahiret hayatında iyilik vermesi, kendisini, anne-babasını ve bütün mü’minleri bağışlayıp affetmesi için sabırla ve namazla devamlı dua eder. İnsan onurunu zedeleyen, ona verilen şerefi aşağılara indiren durumlardan sakınır; Adam öldürmez, insanlara zulüm edip çağdaş köleliği devam ettirmez. Haksız kazanç elde edip, kul hakkı yemez. Allah’ın kadın ve erkeğe verdiği taksimatına razı olur. Kadın, erkek, çocuk ve yaşlı bütün insanlara iyilikle muamele eder, engelli, engelsiz, fakir, zengin, boyu uzun veya kısa vs. diyerek, insanlarla alay etmez. Allah nasîb ederse 5 Haziran Pazar akşamı ilk teravih namazı ve 6 Haziren Pazartesi günü sahura kalkarak Allah rızası için oruç tutmağa niyet edip, imsaktan gün batımına kadar yeme, içme ve cinsi ilişkilerden uzak durarak, ayrıca söz ve davranışlarımızla da Allah’ın razı olacağı bir insan olarak oruç tutacağız. 5 Temmuz Salı günü de bir ay boyunca gereği gibi orucumuzu tuttuktan sonra bayramı yapmayı hak edeceğiz. Ramazan ayınız kazançlı, orucunuz, namazınız, zekâtınız ve bütün ibadetleriniz makbul, bayramınız mübarek, gönüllerinizden geçen hayır muradlarınız kabul olsun. Kur’an ayı olan Ramazan ayı vesilesi ile, Kur’an’ın istediği insan olabilmeyi Yüce Allah (c) nasîb eylesin. Ailelerimizle birlikte, nice Ramazanlara ve Bayramlara, sağlık, afiyet içinde kavuşmayı, Dünyada yaşarken Allah’ın her an bizi gördüğünün farkında olarak, Allah’ın razı olacağı gibi yaşamayı ve cennet nimetlerini hak etmeyi, Yüce rabbimiz nasîb eylesin. Bütün hastalara şifa geçmişlerimize rahmet diliyorum. Rabbim bizi, eşimiz, anne-babamız, nesillerimiz, milletimiz, devletimiz, askerimiz, polisimiz, ümmet-i Muhammedi her türlü kötülükten muhafaza eylesin.
Veli Vehbi BARDAKÇI
 Müftü
Okunma 3219 kez Son Düzenlenme Cuma, 02 Şubat 2018 08:12

Son ekleyen Veli Vehbi BARDAKÇI

Top