GÖYNÜK KÖYÜ
Gediz – Altıntaş karayolunun 30. Kilometresinden kuzeye ayrılan 3 kilometrelik yolla ulaşılan Gediz’ e bağlı köyün adıdır.
Köy 1739 rakımlı Çalova Tepesi’nin güney yamacında kurulmuştur. Muratdağı Çayı’nın aktığı derin vadinin kuzeyinden yükselen Çalova Tepesi’nin yapısında, bir başkalaşım kayacı olan mermer oldukça geniş yer tutar. Tepenin kuzey yamacındaki Çalova, yörenin önemli yaylalarından biridir. Yüzyıllar boyu Yörüklerin konaklama alanı olarak kullanılan yayla günümüzde bile bu işlevini sürdürmektedir. Yaylanın doğusunda Osmanlı döneminden kalma birkaç Yörük Mezarı dikkati çekerken, çeşmelerden akan sular, olası bir orman yangınında kullanılmak üzere yapılan küçük bir gölete akar. Köy geçimini tarım, hayvancılık ve orman işçiliğinden sağlamaktadır. Bir orman içi yerleşimi olan Göynük’te tarım, ancak Murat Dağı Çayı Vadisi boyunca yapılır.
Köyün tarihi geçmişine dair ayrıntılı bilgi yoktur. Ancak gerek köy içinde ve gerekse çevrede dağınık halde bulunan Antik Çağ’a ait yapı elemanları, geçmişte burada var olan bir yerleşime işaret etmektedir. Roma – Bizans dönemlerine ait olduğu sanılan yerleşim, köyün 500 metre kadar kuzeyinde, Çalova Tepesinin güney yamaçlarındaydı. Köy evlerinin inşaatında kullanılan kimi mermer yapı elemanları da buradan sökülüp götürülmüştü. Antik Çağ yerleşiminin tapınak ve resmi binalarda kullanılan mermer, hiç kuşku yok ki, Çalova Tepesi’den elde edilmişti. Çalova Tepesinde hangi yüzyıldan kaldığı bilinmeyen bir kaya mezarı vardır. Yörede Gevur Mezarı yada Kral Mezarı diye anılan mezar, doğu batı yönünde oyulmuştur ve mezar odasına güneyden kare biçimli bir kapıdan girilir. Çoktan yağmalanmış olan mezar boştur. Ancak gerek mezarın çevresi gerekse mezar odası kaçak kazılarla büyük tahribata uğramıştır.
Çevreye dağılmış kaya parçaları arasında görülen tuğla kırıklarının mezara ait olup olmadığı bilinmemektedir. Mezar ve çevresinde yapılan kaçak kazılar, buraya, buraya yangın gözetleme kulesinin inşa edilmesiyle durmuştur.
Kadys’in (Gediz) fethinden sonra XVI. Yy bu yöreye gelen Türkmenler, Çalova Tepesi’nin çevreye hakim sırtındaki bu Bizans yerleşimin güneyine Göynük adıyla küçük bir köy kurdular. Göynük eski dilde “küçük süt kabı, kıldan yoğurt torbası yada arpa torbası” anlamlarına geliyordu. Belli ki, Yörükler geleneksel üretim kalıplarını simgeleyen bu sözcüğü köylerine ad olarak seçmişlerdi.
Gediz’de şaptan sonra işletilen ikinci cevher olan antimon Göynük’te bulunmuştu. 6.000 yıldan beri bilinen, önceleri ilaç ve kaş boyası olarak kullanılan madenin Göynük’te ne zaman bulunduğuna dair bir bilgi yoktur. Buna dair ilk resmi belge olan 1908 yılına ait Devlet Salnamesinde şu bilgiler yer alır:
“Dahil kazada (Gedüs) mehtelif elecnas maden keşfonulmuş ise de resmi taharr-i ruhsatnameleri istihsal edilmediğinden hafriyata mübarerat olunmamıştır. Yalnız Gedüs Kazası’na beş saat mesafede gelen Göynük Karyesi civarında Hazine-i Hassa-i Şahane’ye ait antimon madeni işletilmektedir.”
Göynük’teki antimon ocakları 2. Dünya Savaş’na değin özel imtiyaz sahipleri tarafından işletilmişse de, üretim daha sonra durmuştu. Yakın geçmişte Cebrail ve Çukurören yakınlarında bulunan yeni yataklarla birlikte yeniden başlayan üretim, son yıllarda düşmeye başlamıştır.
Bu arada Çalova Tepesi’ndeki mermer yataklarının işletmeye başlanmasını amaçlayan girişimlerden de, mermer bloklardaki kırıklar nedeniyle sonuç alınamamıştır.
Toprak darlığı, işsizlik ve kentlerde yaşam arzusu gibi nedenlerin tetiklediği göç dalgasından Göynük de etkilenmiş ve köyün nüfusu nerdeyse 72 yıl önceki nüfusu ile eşit hale gelmiştir.
Köyün 1935’ te 70 olan nüfusu 1950’de 107 ve 1997’de 102 olmuş, ancak bu sayı 2000 de 88’e 2017’ de ise 69’ a gerilemiştir.