Sevgili Süleyman ULUTÜRK abimiz köyümüze duyduğu özlemi ve duygularını anlatmak için bir şiir yazmış. Yazdığı bu şiiri yayınlamam için bana gönderdi. Bende memnuniyetle buradan yayınlıyorum.
ERDOĞMUŞ’TAN ŞİİRSEL PANORAMA
Gediz’in güneyinde biraz yakın ötesinde Kurulu güzel bir köydür yeşil düzlükte Bir ağa varmış burada zamanın birinde Giderken kendisi kalırmış karısı evinde Bir gün haber ulaşmış sürü peşindeki Ağa’ya “Müjde ağam müjde, çocuk geldi dünyaya” “Erkek mi olmuş kız mı doğmuş ne olmuş? “Er doğmuş ağam müjde sana er doğmuş” O gün bugündür köyün adı kalmış Erdoğmuş Çevreden gelip yerleşmiş insanlar köy çoğalmış Köy dört yüz hane falandır şimdi ammâ Gün geçtikçe daima artmada nüfus hâlâ Köy kalabalıktır kimse bilmez birbirini Yoksa tanıdığı bilen olmaz pek misafiri Güneş inerken bütün varlığıyle köye Köy ortada güya çevre dağlar değmiş göğe Evleri hep şehir usulü birkaçı hurda Mürekkep yalayanı çoktur orda burda Su elektrik telefon tamamdır evden eve Kanalizasyon sorunu da çözüldü seksende Doksan ikide hem belediye kuruldu Köy adını bıraktı ve kasaba oldu Belediye oldu yollara taş döşendi güzelleşti İki bin on üç yılında da kanalizasyon yenilendi Köy meydanında kahveler ortada bir çınar Onu gören insan büyük mâziyi hatırlar Çünkü çınar Osmanlı’nın sembolüdür Acı tatlı onda birçok zafer gömülüdür Ortada bir câmi var sade ve kubbesiz Yükselir minare semaya sessiz mi sessiz Bilali Habeşî’den miras ezan sesi Câmiye toplar genç ihtiyar herkesi O ezan ki fezada dalga dalga yayılır Gök kubbeyi çınlatır da Allah’a yalvarır Bir gizli el o an maziyi serper önüne Vurarak asrın karanlık utanmaz yüzüne Aşağı ve yukarı mahalleye birer cami daha yapıldı Birken köyde cami şimdi üçe katlandı Köy içinde halka açık mahalle çeşmeleri bulunur Bu çeşmeler yıllardır hayırseverlerce korunur Keklik pınarından içenler keklik gibi olur derler Sepetçi pınarından içenlerse sıcakta çok serinler Kâmil hoca çeşmesi de vardır bunlardan geri değildir Ramazanda iftar açmak bu sularla çok da güzeldir Şeriflerin çeşmesinde sıra sıra çamaşırlıklar vardı Bundan başka bir de hacı pınarı vardı Çolak Halil çeşmesi yıllardır varlığını sürdürür Mahalleye hayat verir yüzleri güldürür Sıtma pınarı biraz uzaktır köyün dışındadır İçimi güzeldir hem sıtmaya karşı faydalıdır Soğutucular yokken bu çeşmeler çok meşhurdu Teknoloji gelişti bu doğallığın belini vurdu Çıkrık suyu harman yerlerinde çimenleri sulardı Köy içinden geçerken bahçeleri canlandırırdı Arife günü ikindi namazı sonrası mezara gidilir Ölmüşler ziyaret edilir ruhlarına dua gönderilir Bayramın birinci günü öğle namazından sonra Bayramlaşılır iyi dilekler dilenir cami avlusunda Bu gelenek yıllardır böyle devam ettirilir Gönüllere kardeşlik duygusu yerleştirilir On bir adet mahalle odası misafirhane vardı Yolcular buralarda dinlenir yer içer konaklardı Gelen yolcu Tanrı misafiri kabul edilirdi Karşılığında Allah’tan bereket beklenirdi Bayramlarda odalar birbirini davet ederdi Bu davranışla kardeşliğin pekişmesi istenirdi Bayramlarda Çatal Azat’a salıncak kurulurdu Kadınlar orada buluşur neşeli mutlu olurdu Bazen çıkrık kurulur erkek kadın ona binerdi İnsanlar bunlarla yetinir bunlarla eğlenirdi Meyit taşı mevki aşık oynama yeriydi Gençler burada buluşur neşe içinde eğlenirdi Aşık oyunu üç şekilde yapılır oynanırdı Biri çizgi biri kötek diğeri gıcılamaydı Köyde futbol sevgisi ve oyunu da iyiydi İkindiden sonra değirmen üstüne gidilirdi Gençler ihtiyarlar takımları kurulurdu Takımlar gol atınca seyirciler coşardı Şimdi bir futbol takımı köyü temsil ediyor “Erdoğmuş Spor” olarak köyün adını yaşatıyor Yağlı güreşlerin ayrı bir anlamı yeri vardı Köy halkından güçlü pehlivanlar da çıkardı Köye girerken sol tarafa gelir ilkokul Yanına yapıldı bir de çağdaş ortaokul Öğretmenler Türkiye’nin dört köşesinden Anlatırlar Türk İslâm ruhu ve birliğinden Dedim ortaokula varıp kolaçan edem Hocalarla tatlı tatlı biraz sohbet edem Gördüm ki hoca dem vurur matematikten Temeli sağlam atan çekmez aritmetikten Öbür sınıfta sosyal söyler hoca tarihten Bir ders almak için ibret dolu mâziden Edebiyat derslerine de dedim girelim Edep erkân töreyi oradan öğrenelim “Âdeme insan gerek insan etsin Âdemi Âdem insan olmazsa insan etmez Âdemi.” Görevlidir önceden bir gezici doktor Doğumlara bakar bir de ebeden doktor Sonradan sağlık ocağı merkezi kuruldu Hastalanınca halk Gediz’e gitmekten kurtuldu Altı ay sürer burda halıcılık kursları Çok şey öğretir kızlara biçki dikiş kursları Doğudan batıdan etrafı çayla çevrilir Yazın kurur kışın seller devrilir Kuzeyden Koca Çay can verip geçer Çoktu balık önceden kanunsuzluk etti beter Köyün geçimi çiftçilik esnafçılıktır umum İşçilik ve memurluktur yarısı bunun Yaz kış normaldir hayat verir her şeye Bulmak mümkündür her çeşit meyveden sebzeye Kaldırır topraktan her çeşit ürünü Çoktan yapılmış burada medeniyetin düğünü İki üç ekim yapılır topraktan kalkar Geniş yer tutar kalkınmada pancar Buğday, arpa, yulaf, patates, Fasulye, bakla, mısır, domates, Marul, ıspanak, haşhaş, lahana, Patlıcan, biber, sarımsak, pırasa, Elma, armut, erik, vişne, kiraz, Ceviz azdır hem nar bulunur biraz Kavun, karpuz hem de çoktur üzüm Bunlar yetişir burada gerçektir sözüm Haziran iki bin on altıda yol genişletildi Eski asfalt söküldü yeni asfalt getirildi Yol yakın Gediz’e altı kilometre falan On dakika arabayla yarım saattir yayan Yol düzgün araba hazır her saat Gediz’e Bu da devletten Erdoğmuş’a hediye Cennet köşe dense hâşâ yaraşır buraya Kasım AKTÜRK bir internet sitesi kurdu Adına da ErdogmusNet koydu Kasım AKTÜRK’ e sevgiler tebrikler Onu yad edecek şimdiki ve gelecek nesiller Zira bir civar yer bulunmaz benzer şuraya Böyle devlet köylü verince el ele Çözülüyor sorunlar düğüm olsa bile. Köy halkı değer bilir çok kadirşinastır Sağlık ve huzur olsun gerisi teferruattır.