ERDOĞMUŞ KÖYÜ

ErdoğmuşNet

ErdoğmuşNet

Cumartesi, 27 Mayıs 2017 15:41

Sa’d bin Ebi Vakkas (ra)

Sa’d b. Ebî Vakkas Malik b. Vuheyb b. Abdi Menaf b. Zühre. Babasi Malik b. Vuheyb’dir. Malik’in künyesi Ebî Vakkas olup, Sa’d bu künyeye nisbetle Ibn Ebî Vakkas olarak çagrilirdi. Rasûlüllah (s.a.s)’in annesi Zuhreogullarindan oldugu için, anne tarafindan da nesebi Rasûlüllah (s.a.s) ile birlesmektedir. Sa’d'in annesi Hamene binti Süfyan b. Ümeyye’dir. Sa’d (r.a), Ilk iman edenlerden biridir. Kendisinden yapilan rivayetlere göre o Islâmi üçüncü kabul eden kimsedir. Ancak, Hz. Hatice, Hz. Ebu Bekr, Hz. Ali ve Zeyd b. Harise’den sonra müslüman olmussa besinci müslüman olmus oluyor. Sa’d (r.a), müslüman oldugu gün henüz namazin farz kilinmamis oldugunu ve o zaman on yedi yasinda bulundugunu söylemektedir (Ibn Sa’d, Tabakâtül-Kübrâ, Beyrut (t.y), III, 139).
Sa’d (r.a) Islâma girisine sebep olan olayi söyle anlatir: “Müslüman olmadan önce rüyamda kendimi hiç bir seyi göremedigim karanlik bir yerde gördüm. Bu arada ay dogdu ve ben onun aydinligina tabi oldum. Benden önce bu aya kimlerin uymus olduguna bakiyordum. Onlar, Zeyd b. Harise, Ali b. Ebî Talib ve Ebû Bekir’di. Onlara ne kadar zamandan beri burada olduklarini sordugumda, onlar; “Bir saat kadardir” dediler. Arastirdigimda ögrendim ki, Rasûlüllah (s.a.s) gizlice Islâm’a davette bulunmaktadir. Ona Ecyad tepesi taraflarinda rastladim. Ikindi namazini kiliyordu. Orada Islâmi kabul ettim. Benden önce bu kimselerden baskasi imân etmemisti” (Ibnül-Esir, Üsdül-Gâbe, II, 368).
Sa’d'in müslüman oldugunu ögrenen annesi, buna çok üzülmüs ve oglunu atalarinin dinine döndürebIlmek için çareler aramaya baslamisti. Sa’d'a, eger girdigi dinden dönmezse, yemeyip içmeyecegine dair yemin etmisti. Sa’d, annesine, bunu yapmamasini, çünkü dininden dönmeyecegini söyledi. Yeminini uygulamaya koyan annesi, bir zaman sonra açlik ve susuzluktan bayIlmisti. Ayildiginda Sa’d ona; “Senin bin tane canin olsa ve bunlari bir bir versen, ben yine de dinimden dönmeyecegim” demisti. Onun kararliligini gören annesi yemininden vazgeçmisti (Üsdül-Gabe, ayni yer). Sa’d (r.a) annesine çok düskündü ve ona bir zarar gelmesini asla kabul edemezdi. Ancak imanla alakali bir konuda Rabbine isyan edip baskalarinin heva ve heveslerine de tabi olamazdi. Sa’d (r.a) ve benzerlerinin karsilasacagi bu gibi durumlari çözümlemek ve iman edenleri rahatlatmak için Allah Teâlâ su âyet-i kerimeyi göndermisti: “Bununla beraber eger, hakkinda bilgi sahibi olmadigin bir seyi bana ortak kosmak için seninle ugrasirlarsa, o zaman onlara itaat etme. Dünya Isleri nde onlara iyi davran…” (Lokman, 31 / 15).
Sa’d (r.a), Medine’ye hicrete kadar Mekke’de kalmistir. Dolayisiyla müsrikler tarafindan ugradiklari bütün saldiri ve iskencelere diger müslümanlarla birlikte Mekke dönemi boyunca muhatab oldugu muhakkaktir. Mekke’de müslümanlar, Mekke zorbalarinin saldirilarindan emin olmak için Ibâdetlerini gizli ve tenha yerlerde ifa ediyorlardi. Bir gün Sa’d (r.a) arkadaslariyla birlikte Ibâdet ederlerken müsriklerden bir grup onlara satasarak Islâmla alay etmisler ve onlara saldirmislardi. Sa’d eline geçirdigi bir deve sirt kemigini alip müsriklere karsilik vermis ve onlardan birini yaralayarak kanlar içerisinde birakmisti. Iste Islâm’da Allah için Ilk akitilan kan budur (Üsdü’l-Gâbe, II, 367).
Sa’d (r.a) kardesi Ümeyr (r.a) ile Medine’ye hicret ettigi zaman, kan davasi yüzünden Mekke’den kaçip buraya yerlesmis olan diger kardesleri Utbe’nin evinde kalmaya baslamislardi. Muahat olayinda Rasûlüllah (s.a.s), Sa’d'i Mus’ab b. Umeyr ile kardes ilân etmisti. Baska bir rivayete göre de kardes ilân edildigi kimse Sa’d b. Mu’az’dir (Ibn Sa’d, a.g.e., III, 139-140).
Medine’ye hicretle birlikte Islâm devlet olmus ve kendini tehdit eden güçlere karsi askerî faaliyetler baslamisti. Bu çerçevede Mekke kervanlarina yönelik askerî birlikler (seriyye) sevkediliyordu. Ilk seriyye, Hicretin yedinci ayinda Mekke kervaninin yolunu kesmek için otuz kisiden olusan Hz. Hamza komutasindaki seriyyedir. Sa’d (r.a)’da bu Ilk askerî birlige katilanlardandir (Ibn Sad, ayni yer) Bir ay sonra Ubeyde b. Haris komutasinda gönderilen seriyye Kureys kervaniyla karsilastiginda Ilk oku Sad b. Ebi Vakkas (r.a) atarak çatismayi baslatmisti. Mekke’de Allah yolunda Ilk kan akitan kimse olma serefi Sa’d (r.a)’a ait oldugu gibi, yine Allah yolunda Ilk ok atma serefi de böylece ona nasip olmustur. Sa’d (r.a) söyle demektedir: “Araplardan Allah yolunda Ilk ok atan kimse benim” (Ibn Sa’d, ayni yer).
Ayni yilin ZIlkade ayinda Rasûlüllah (s.a.s), Sa’d b. Ebi Vakkas’i yirmi kisilik bir askerî birlige komutan tayin ederek el-Harrar mevkiine göndermisti. Bu seriyyenin gayesi de Mekkelilere ait kervani vurmakti. Ancak kervan bir gün önceden bu yerden hareket etmis oldugu için, bir çatisma çikmamisti. Rasûlüllah (s.a.s), sadece seriyyeler göndermekle yetinmiyor, bizzat ordusunun basina geçerek seferler düzenliyordu. Bunlardan biri olan ve II. Hicrî yilin Rebiu’l-Evvel ayinda gerçeklestirilen Buvat gazvesinde, ordu sancagini Sa’d tasimaktaydi (Taberi, Tarih, Beyrut 1967, II, 407). Pesinden tehlikeli bir görevle Mekke ile Taif arasindaki Nahle mevkiine kesif maksadiyla gönderilen Abdullah b. Cahs seriyyesine katilan Sa’d b. Ebi Vakkas (r.a)’in bütün cihad faaliyetlerine aktif bir sekilde istirak ettigi görülmektedir.
Bedir savasinda müsrik süvari birliginin komutani olan Sa’id b. el-As’i öldürüp kilicini Rasûlüllah (s.a.s)’e getirmisti. O, Zülkife adindaki bu kilici ganimetlerin dagitilisinda Sa’d'a vermisti.
Uhud savasinda, müsriklerin üstünlügü ele geçirdigi ve müslümanlarin panige kapilarak dagildigi esnada Rasûlüllah (s.a.s)’in yanindan ayrIlmayip gövdelerini siper ederek onu korumaya çalIsan bir kaç kisiden birisi Sa’d b. Ebi Vakkas (r.a) idi. O, cesaretinden hiç bir sey kaybetmeden ok atmaya devam ediyordu. Sa’d (r.a) ok atmakta mahirdi ve hedefini sasirmiyordu. Rasûlüllah (s.a.s) ona ok veriyor ve söyle diyordu: “At Sa’d Anam babam sana feda olsun ” (Müslim, Fezâilü’s-Sahabe, 5; Ibn Sa’d, a.g.e., III,141; Ibnül-Esîr, el-Kâmil,)i’t-Tarih, Beyrut 1979, II, 155). Rasûlüllah (s.a.s), övgü, riza ve hosnutlugu ifade eden bu kelimeleri, ana ve babasini bir arada zikrederek baska hiç kimse için kullanmamistir (Ibn Sa’d, ayni yer).
Sa’d (r.a)’in Uhud günü gördügü hizmet ve gösterdigi kahramanlik gerçekten çok büyüktü. Onun bu günde tek basina bin ok attigi rivayet edIlmektedir (Üsdül-Gâbe, II, 367).
O, Hendek, Hudeybiye, Hayber, Mekke’nin fethi ve diger gazvelerin tamamina katIlmistir (Ibn Sa’d, a.g.e., 111, 142).
Rasûlüllah (s.a.s)’in vefatindan sonra Hz. Ebu Bekir (r.a)’a bey’at eden Sa’d (r.a), Hz. Ömer döneminde aktif olarak devlet idaresinde görevler almistir. Bu dönemde onun en önemli görevlerinden birisi, asrin emperyalist süper güçlerinden birisi olan 0ran Imparatorlugunu çökerten Kadisiye ordusunun kumandanligidir.
Bizansa yönelik askerî faaliyetler sürerken, 0ran topraklarina da seferler yapiliyordu. Hz. Ebû Bekir (r.a) döneminde 0 ranlilarin elinde olan Irak’in büyük bir bölümü fethedIlmisti. Hz. Ömer (r.a) is basina geçtigi zaman 0ran’a karsi kapsamli ve netice alici bir askerî sefer düzenlenmesi için çalismalara basladi. Yapilan istIsareler sonucunda Sa’d b. Ebî Vakkas’in hazirlanan orduya komutan tayin edIlm esi kararlastirildi. Havâzin kabilelerinden zekât toplamak için bu bölgede bulunan Sa’d, Medine’ye çagrilarak ordu ona teslim edildi. Sa’d ordusuyla Irak’a dogru yürüyüse geçerek Kadisiye mevkiinde kârargah kurdu. 0ran sahi, müslümanlara karsi savasmak üzere ünlü komutani Rüstem’i görevlendirmisti. Yapilan savasi müslümanlar kazanmis ve 0ran topraklari Islâm tebligine açIlmisti. Sa’d hasta oldugu için bizzat savasa istirak edememis ve yüksekçe bir yerden, savastin orduyu idare etmisti. Kadisiye ialeri Islâm ordularinin kazandigi en parlak ve kesin zaferlerden biri olarak tarihe geçmistir.
Daha sonra Sa’d (r.a), Celula’ya yönelmis ve burasini fethetmisti (H 16). Celula’nin fethi bölgede büyük bir ihtida hareketini de pesinden getirmisti. Daha sonra 0ran Imparatorluk merkezi olan Medâin Iki aylik bir kusatmadan sonra düsmüs, büyük meblaglarda ganimet ele geçmis ve Kisra III. Yezducerd buradan Hulvan’a kaçmisti. Sa’d b. Ebi Vakkas, bir ordu göndererek sulh yoluyla burayi fethetmisti. Yezducerd ise 0sfahan bölgesine kaçarak orada tutunmaya çalismistir.
Sa’d (r.a), Medâin’e yerleserek, fethedilen topraklarin idarî yapisini olusturmaya çalisti. Medâin’in havasi, askerlerin sihhatini olumsuz yönde etkiledigi için, Hz. Ömer (r.a)’in onayi alinarak yerlesime ve ordunun askerî stratejisine uygun bir konumda olan Küfe, ordugâh sehir haline getirildi. Sa’d bölge valisi olarak Kûfe’de üç buçuk yil kalmistir. O, tekrar toparlanip kaybettikleri yerleri geri almak için hazirliklara girisen 0ranlil arin hareketlerini takip ediyor ve gerekli askerî önlemleri almaya çalisiyordu. Ancak tam bu siralarda Kûfe’de bir topluluk, Hz. Sa’d'i ganimetleri adil dagitmadigi ve gaza Isleri nde gevsek davrandigi yolunda iddialarla Hz. Ömer (r.a)’a sikayet etti. Ayrica onun namaz kildiris tarzini da begenmiyorlardi. Hz. Ömer (r.a) meseleyi inceletmis; yapilan sikayetlerin asilsiz oldugunu anlamis olmakla birlikte, maslahati gözeterek onu geri çagirmisti (Asr-i Saadet, I, 432 vd.).
Hz. Ömer (r.a), kendisinden sonra halife seçimini gerçeklestirmek için alti kisilik bir sûra olusturmustu. Sa’d (r.a) da bunlar arasindaydi. Hz. Ömer (r.a)’in vefatindan sonra halife tayini için müzakereler basladigi zaman Sa’d, Abdurrahman b. Avf lehine adayliktan çekildigini açiklamistir.
Hz. Osman (r.a), halife seçildigi zaman; Ömer (r.a)’in vasiyetine uyarak Sa’d'i Küfe valiligine tayin etti. Ancak, bu seferki Küfe valiligi de fazla sürmemistir. O, hazineden borç olarak almis oldugu bir miktar parayi geri ödemekte zorluk çekince, hazine emini Abdullah Ibn Mes’ud tarafindan Halifeye sikayet edIlmis; bu sikayet üzerine Osman (r.a), onu Küfe valiliginden azletmisti. Bunun üzerine Sa’d (r.a) Medine yakinlarindaki Akik vadisinde bulunan çiftligindeki evine yerlesmis ve ziraatle ugrasmaya baslamistir.
Sa’d (r.a), Hz. Osman (r.a)’in sehid edilisiyle baslayan fitne ve ihtilaflardan tamamen uzak kalmaya gayret etmistir. O, müslümanlar arasinda kan dökülmesinden çok rahatsiz oluyor ve taraflardan kendisine gelen teklifleri geri çeviriyordu. O, ümmetin üzerinde anlastigi bir halife ortaya çIkincaya kadar kendisine hiç bir seyden bahsedIlmemesini Istemisti. Sa’d (r.a), gruplar arasinda verilen mücadelelerde kimin hakli kimin haksiz oldugunun açikliga kavusturulmasinin mümkün olmadigini bildigi ve haksiz yere bir müslümanin kanini akitmaktan çekindigi için böyle davraniyordu. O, kendisine gelenlere söyle diyordu: “Bana, Iki gözü, dili ve Iki dudagi olan ve su kâfirdir, su mü’mindir diyen bir kiliç getirilinceye kadar asla kimseyle savasmam” (Ibn Sa’d, a.g.e., III,143; Üsdül-Gâbe, II, 368).
Sa’d (r.a), güçlü bir kisilige ve siyasî destege sahip oldugu halde, riyaset çekismelerinin içine girmekten ömrünün son günlerine kadar kaçinmistir. Oglu Ömer ve kardesinin oglu Hasim gidip ona; “Yüz bin kilis sahibi var ki, hepsi seni hilafet için en liyakatli adam taniyor” dediklerinde onun buna verdigi cevap su olmustu:
“Bu sizin yüz bin kilicinizdan daha kuvvetli tek bir kiliç, mü’mine çekilince onu kesmeyen, kâfire karsi siyrilinca onu kesen kiliçtir” (Asri Saadet, I, 436). Onun bu anlamli sözleri, müslümanlarin birbirlerine zarar vermelerine karsi ne kadar hassas oldugunu ifade etmektedir.
Sa’d (r.a), Hicrî 55 yilinda ikâmet etmekte oldugu Medine’nin disindaki Akik vadisinde vefat etmistir. Onun vefat tarihi hakkinda, 54 ila 58 tarihleri arasinda degisen farkli rivâyetler bulunmaktadir (Üsdül-Gâbe, II, 369).
Sa’d (r.a)’in cenazesi Medine’ye on mil kadar uzaklikta olan Akik vadisindeki evinden alinarak Medine’ye getirIlmis ve Mescid-i Nebi de kilinan namazdan sonra, Bâkî mezarligina defnedIlmistir (Ibn Sa’d, III,148). Cenaze namazini Emevilerin Medine valisi Mervan b. Hakem kildirmistir. Rasûlüllah (s.a.s)’in zevceleri de namaza istirak etmislerdi (Üsdül-Gâbe, ayni yer).
Sa’d (r.a), vefat edecegini anladigi zaman yünden mamül cübbesini getirtmis ve ölünce onunla kefenlenmesini vasiyet etmisti. Bunun sebebi olarak, Bedir gününde müsriklerle karsilastigi zaman onu giymekte oldugunu ve bundan dolayi bu cübbesini çok sevdigini söylemistir (Üsdül-Gâbe, ayni’ yer). Ibnül Esir’in kaydettigi, Sa’d (r.a)’in oglu Âmir’den nakledilen rivayete göre Sa’d (r.a) Muhacirlerden en son vefat eden kimsedir (Üsdül-Gâbe, ayni yer).
Sa’d (r.a), Ashabin seçkinlerinden biri olup sagliginda Cennetle müjdelenen on kisi arasindadir. Yine tarihe sûrâ olayi olarak geçen ve Hz. Osman (r.a)’in halife seçIlmesini gerçeklestiren Hz. Ömer (r.a)’in olusturdugu alti kisilik sûrânin içinde bulunmaktaydi. O, Ilk iman eden bir kaç kisiden biri olarak Mekke döneminin sIkintilarina Rasûlüllah (s.a.s)’in yanindan ayrIlmayarak gögüs germisti. Kiyamete kadar devam edecek olan cihad hareketi için, müslümanlari taciz eden kâfirlere saldirarak Ilk kani akitan odur. Yine Medine döneminin baslarinda kâfirlere karsi Ilk oku atan kimse olma serefi de ona aittir. Sa’d (r.a), Rasûlüllah (s.a.s)’in bütün gazalarina, katIlmis, Bedir’de büyük yararliliklar göstermistir. Allah yolunda, Islâm disi nizamlari yok etmek için canini feda etmeye her zaman hazir oldugunu pratik bir sekilde ortaya koymustur. Uhud gününde müslümanlar dagildigi zaman Rasûlüllah (s.a.s)’i canlarini feda etme pahasina sonuna kadar korumaya çalIsan bir kaç kisiden biri de odur. O, müsriklerin Rasûlüllah (s.a.s)’i öldürmek için yaptiklari hamleleri, attigi oklarla sonuçsuz birakmisti. Iste Rasûlüllah (s.a.s) bu kritik anda onun gösterdigi sebat ve yararliliktan dolayi onu baska hiç bir kimseyi övmedigi bir sekilde “Ânam babam sana feda olsun, At” (Müslim, Fezailu’s-Sahabe, 5) diyerek övmüs ve bunu defalarca tekrarlamisti. Ve yine onun için dua ederek söyle demisti: “Allahim! Sa’d dua ettigi zaman onun duasini kabul et “. Bu dua çerçevesinde Sa’d (r.a)’in yaptigi bütün dualar gerçeklesmekteydi (Üsdül-Gâbe, II, 366-369; Ibn Sa’d, III,139 vd.).
Sa’d (r.a), Rasûlüllah (s.a.s)’i korumak ve ona gelebilecek zararlari engellemek için sürekli gayret içerisinde bulunmaktaydi. Aise (r.an) söyle anlatmaktadir: “Rasûlüllah (s.a.s) Medine’ye gelisinde bir gece uyuyamadi ve; “Keske ashabimdan Salih bir zat bu gece beni korusa”dedi. Biz bu durumda iken dIsaridan bir silah hisirtisi duyduk. Rasûlüllah (s.a.s); “Kim o?” dedi. Gelen zat; “Sa’d b. Ebi Vakkas’im” karsiligini verdi. Rasûlüllah (s.a.s), ona; “Neden buraya geldin?” diye sordugunda Sa’d, söyle cevap verdi: “0çime Rasûlüllah (s.a.s) hakkinda bir korku düstü de onu korumak için geldim”. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.s) ona dua etti ve sonra da uyudu” (Müslim, Fedâilu’s-Sahabe, 5). Iste Rasûlüllah (s.a.s)’in kendisi için duydugu endiseyi Allah Teâlâ bu seçkin Insanin kalbine ilham etmis ve onu Rasûlünü korumak için harekete geçirmisti. Buradan, Sa’d (r.a)’in, Islâm davasini yüceltmek ve düsman güçlerin ona karsi komplolarini engellemek için o kadar büyük bir özveriyle çatistigi açikça anlasIlmaktadir. Onun Rasûlüllah (s.a.s)’e karsi duydugu sevginin sinirsizligi, Uhud’da oldugu gibi daha sonralari da onu kendi nefsini feda ederek korumaya sevketmistir.
Sa’d (r.a), hakkinda âyet nazil olan sahabilerden biri olma serefine de sahiptir. O, “Benim hakkimda dört âyet nazil olmustur” (Müslim, Fedailu’s-Sahabe, 5) demektedir. Bu âyetlerden bir tanesi, Mekkeli müsriklerin Rasûlüllah (s.a.s)’den yanindaki, ona iman etmis güçsüz kimseleri kovmasini Istemeleri üzerine nazil olan, Allah rizasini dileyerek aksam sabah ona dua eden kimseleri kovma” ayetidir (el-Enam, 6/52; Müslim, Fedailu’s-Sahabe, 5; diger âyetler sunlardir: el-Enfal, 8/1; Lokman, 31/15; el-Maide, 5/9).
Sa’d (r.a), devrin putperest-müsrik süper güçlerinden biri olan 0ran Imparatorlugunu çökerten ve böylece Islâmin kitlelere tebligi önündeki büyük engellerden birisini ortadan kaldiran Islâm tarihinin en önemli savaslarindan biri olan Kadisiye savasinin komutaniydi. O, kendisine verilen görevi hakkiyla yerine getirip, Kisranin saraylarini ve hazinelerini ele geçirmis ve yapilacak fetih hareketlerine yeni bir boyut kazandirmisti. Böyle güçlü bir askerî yetenege ve siyasî güce sahip olmasina ragmen; bu, onun sade ve zahidâne yasayisina hiç bir tesirde bulunamamisti. Her zaman, ümmetin gerçek temsilcileri olan idarecilerin verdigi görevleri hakkiyla yerine getirmeye çalismis, bu görevlerden azledildigi zaman kalbinde hiç bir eziklik ve kirginlik hissetmeden kösesine çekIlmistir. Sunu söylemek mümkündür ki; Sa’d (r.a), Islâm binasinin saglam temeller üzerine oturtulmasindaki temel taslardan birisidir.
Sa’d (r.a)’dan çok sayida hadis rivayet edIlmistir. Ondan, Ibn Ömer, Ibn Abbas, Cabir b. Semure, Sâib b. Yezid, Aise (r.a), Said Ibn Müseyyeb, Ebu Osman en-Nehdî, 0brahim b. Abdurrahman b. Avf, Kays b. Ebi Hazm ve digerleri hadis rivayet etmislerdir. Ayrica, Amir, Mus’ab, Muhammed, 0brahim ve A ise’de babalari olan Sa’d (r.a)’dan hadis rivayetinde bulunmuslardir (Üsdül-Gâbe, II, 369). O hadis rivayeti konusunda çok itimat edilenlerden birisidir. Rasûlüllah (s.a.s)’e atfedilen hadisler hakkinda çok titiz ve hassas davranan Hz. Ömer (r.a)’in ogluna söyledigi; “Oglum, sa’d, Rasûlûllah’dan bir rivayette bulundu mu, artik o meseleyi bir baskasina sorma” sözü onun bu konudaki güvenilirligini açikça ortaya koymaktadir (Asri Saadet, I, 437-438). Sa’d (r.a), orta boylu, güçlü, büyük kafali, sert elli bir vücud yapisina sahip olup, sempatik bir kisiligi vardi (Asri Saadet, I, 440; farkli bir rivayet için bk. Üsdü’l-Gâbe, II, 368).
Sa’d (r.a), sekiz evlilik yapmis olup; bu evliliklerinde, on yedisi kiz, on yedisi de erkek olmak üzere otuz dört çocuga sahip olmustu (Asr-i Saadet, I, 441).
Ömer TELLIOGLU
Top