ERDOĞMUŞ KÖYÜ

 

 

ALTINKENT KÖYÜ

                Gediz’in kuzeydoğusunda yer alan 1038 nüfuslu köyün adı. Köyün adını burada bir zamanlar var olan bir altın madeninden aldığına dair bir inanç olsa da, bugüne kadar bunu kanıtlayan herhangi bir bulguya rastlanmamıştır. Eskigediz ile maden ocakları arasındaki yolun üzerinde yer alan köy, 1970 Depremi’nden sonra, Gümüşlü Sapağı ile Yeni Gediz’e bağlanmıştır.

                Tarım ve hayvancılıkla geçinen köy halkının bir başka önemli gelir kaynağı da, maden işçiliğidir. Yörede linyit kömürü ocaklarının açıldığı 1950 li yıllardan 1980 li yıllara kadar, köydeki hemen her aileden bir ya da daha fazla kişi, bu ocaklarda çalışmıştır. Gediz kömürünün hava kirliliğine neden olduğu gerekçesi ile kentlerde kullanımının yasaklanması, büyük sıkıntı yaşatmış ve içlerinde Altıntaşlı işçilerinde olduğu iki bine yakın maden işçisi işinden olmuştur. Buna karşın bu gün köyde, bu sektörden emekli olanların sayısı azımsanmayacak düzeydedir.

                Altıntaş Köyü, Kütahya Turizm ve Kültür Müdürlüğü’nün verilerine göre, bölgenin en eski yerleşim alanlarından biridir. Aynı kaynak yörenin ilk Tunç Çağı ile Eski Hitit (Eti) dönemlerinde (M.Ö. 1800-M.Ö. 1200) iskân gördüğünü höyüklerde yapılan yüzeysel araştırmalara bağlar ki, bu da günümüzden yaklaşık 5.500 yıllık bir geçmişi ifade eder.

Gerçekten de, Altıntaş ile Gümüşlü arasında yer alan Şeytan Deresi mevkiinde Kümbet diye anılan 1998 de arkeolojik sit alanı ilan edilen “Doğan Koç Deresi Yerleşimi” öteden beri bilinmekte hatta buradaki esrarengiz dehlizlere dair çeşitli öyküler anlatıla gelmektedir. Tunç Çağı’nda buraya mesken tutan insanlar, bir bakır ve kurşun alaşımı olan tunçtan (bronz) çeşitli süs eşyası, kap kacak ve silah üretiyor, yakın bölge halklarıyla ticari ilişkiler kuruyorlardı. Altıntaş yöresi, Antik Çağ’da da yerleşim alanı olma özelliğini korudu. Yörede Sarı Köy diye anılan ören yerinde 1940 lı yıllara değin kimi antik bulgulara bile rastlanabiliyordu. Ancak bu eski yerleşimden günümüze görünür hiçbir iz kalmamıştır.

Türklerin bu bölgeye ne zaman gelip yerleştikleri bilinmiyor. Ancak köy adının 1530 tarihli Osmanlı belgelerinde yer almış olması yerleşimin bu yüzyıldan çok önce gerçekleştiğini gösteriyor. Osmanlı döneminde köy hayırseverlerinden Hacı Süleyman’ın yaptırdığı caminin 1926 yılında onarımdan geçirildiğine dair belge şöyledir, “Gediz kazasına tabi Altıntaş Karyesi’nde kain Hacı Süleyman Camii için, karye-i meskure ahalisinden Kantaroğlu Mustafa Ağa bin Hasan’ın bin kuruş nukutu vakfı.Hicri 1342 (1926)

Köy çamlığında Hüseyin ve Umar (Ömer) dedelere ait olduğu söylenen iki mezar dikkati çeker. Adlarından başka kimliklerine ait herhangi bir bilgi bulunmayan bu iki dedenin, geçmişte burada var olan bir tekkenin şeyhleri olduklarına inanılmaktadır.

Altıntaş Köyü yakın zamanlara kadar geleneksel halk hekimliğinde “sarılık ocağı” olarak biliniyordu. Deri, gözakı ve mukozaların sararması biçiminde kendini belli eden bu hastalığa yakalananlar, köyde “ocak” olarak bilinen “halk hekimleri” nin uyguladığı tedavi yöntemleriyle şifa bulacaklarına inanırlardı. Burada hastanın iki kaşı arasına ustura ile birkaç çizik atılır, çıkan kan alna yayılırken dua okunurdu. Daha sonra hastaya ocak evinden ekmek verilir ve Doğanlı Pınarı’nın şifalı suyundan içmesi, mümkünse bu su ile yıkanması öğütlenirdi.

Altıntaş Köyü Çanakkale Savaşı’nda Ali oğlu Abdullah, İbrahim oğlu Ali, Mehmet oğlu Hüseyin, İbrahim oğlu Murat adlarında dört evladını şehit vermiştir.

Köye ilkokul 1954 te açılmış, ikinci cami ise 1992 de inşa edilmiştir. 1935 te 487 olan köy nüfusu 1950 de 604 e 1997 de 2250 ye yükselmiş ve yerleşim Altınkent adıyla belde statüsüne yükselmişti. Ancak 2000 yılında nüfus 1297 ye  2016  yılında ise 1038 e gerilemişir.

6360 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile nüfusu 2 binin altında bulunan  belediyeler kapsamına giren Altınkent belde belediyesi iken 2014 yılı Mart ayında yapılan seçimler ile tekrar  köye dönüşmüştür. 

 

Devamını Oku

 

 

ALİ KAHYA KÖYÜ

                Gediz- uşak karayolunun 20. Km’ sinde, güneydoğuya doğru ayrılan 2 Km’lik yolla ukaşılan 97 Nüfuslu köydür. Gediz’in güneyinde, Göynükören ile Sobacılar köyleri arasında yer alır. Geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlamaktadır.

                Köy 1886’ da Ali Kethüda adıyla anılan bir çiftlikti “Kethüda” Farsça kökenli bir sözcük olup,”Bir konağın ya da çiftliğin işlerine bakan güvenilir kimse” anlamına gelir. Sözcük, Türkçede daha çok “kahya” biçiminde kullanıla gelmiştir.

                Çiftlik ya kahya Ali’nin yörede kazandığı saygınlıktan dolayı bu adla anılıyordu, ya da kahya Ali çiftliğin geçek sahibiyydi. Bu gün bu konuyu açıklayıcı herhangi bir bilgiye sahip değiliz. AliKethüda Çiftliği o tarihte, 50 hektar mera ve 300 hektar ekilebilir araziye sahipti.

                Çiftliğin adı 1911 tarihli Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi’nde Gediz’deki çiftliklerin arasında yer almamaktadır. Bu da, çiftliğin bu tarihten önce köye dönüştürüldüğünü göstermektedir.

1935 te 34’ü erkek, 38’i kadın toplam 72 kişinin yaşadığı köyün nüfusu, 1950 de 84’ de 1997 de de 136 ya yükselmişti. 2000 yılı Genel Nüfus Sayımı verilerine göre, üç yılda 10 kişilik bir azalma ile 126 ya gerileyen Alikahya’ nın nüfusu, 2007 de 97 ye düşmüştür ki, bu da köyün son yıllarda verdiği göçlerle boşalmakta olduğunu göstermektedir.

 

 

 

Devamını Oku

 

 

ALİAĞA KÖYÜ

                Gediz’in 15 Km kuzeydoğusunda bulunan 20 haneli köyün adıdır. Bir tepe yamacında kurulan köyün temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Yerleşimin önemli gelir kaynaklarından biri de 1980 li yılların sonlarına kadar maden işçiliği idi. Gediz kömürünün o yıllarda kentlerde yakıt olarak kullanımı yasaklanınca, aralarında Aliağalı işçilerin de olduğu pek çok maden ocağı çalışanı işinden oldu. Buna karşın, bugün Aliağa’daki hemen her evden bir kişi işçi emekli maaşı almaktadır.

Köye adını veren Ali Ağa’nın kimliğine dair kesin bilgi olmadığı gibi köyün ne zaman kurulduğu da bilinmemektedir.

1935 yılında köyün nüfusu 35. Erkek, 34 ü kadın olmak üzere toplam 69 du. Bu sayı 1950 de 78 e, 1997 de 90 na çıkmış, ancak 2000’ de 87’ ye ve 2007’ de 78’ e gerileyerek 57 yıl öncesinin seviyesine inmiştir ki bu da köyün halen göç vermeye devam ettiğini göstermektedir.

 

Devamını Oku

 

 

AKSAKLAR KÖYÜ

İlçeye 9 Km uzaklıkta Gediz’ e bağlı 200 haneli köydür. Gediz’in güneydoğusunda çevreye hakim bir tepe üzerine kurulmuştur. Köy arazisi doğudaki ormanlık alandan, batıdaki Gediz Nehri Vadisi’ne doğru alçalarak Gediz – Uşak karayoluna kadar uzanır.

Köy son yıllarda sebze ve meyve ziraatı yapılan Gediz Nehri’nin doğu yakasındaki alanlara doğru genişlemiş ve burada yeni bir mahalle oluşmuştur. Aksaklar öteden beri köyün adı ile anılan kavun, üzüm ve bademi ile tanınır. Kuruluş tarihi hakkında kesin bir bilgi olmasa da, köyün günümüzden 200 yıl kadar önce 5 – 10 hanelik bir Yörük ailesince kurulduğuna dair yaygın bir inanış vardır.

Tüm Gediz Vadisi’ni ayaklar altına seren tepedeki Ali Dede Türbesi ile köy camii, köyün tarihi geçmişine ait iki önemli yapı olarak öne çıkmaktadır. Osmanlı arşivlerinde “Gediz Aksaklar Karyesi ahalisinden Molla Şabanoğlu El Hac Molla Hasan bin İsmail’in karye-i meskürede müceddeten (yeni baştan) bina ve inşa eylediği Cami-i Şerif için 1.000 kuruş nukutu vakfı” şeklinde yer alan 1881 tarihli vakfiye, köyün geçmişine dair bilinen en eski belge olmasının yanında caminin yapılış tarihine de ışık tutmaktadır.

1946 da tamir gören caminin hemen yanındaki türbede yatan Ali Dede’nin kimliği hakkında bilgi olmasa da onun Allah’ın sevgili kullarından biri olduğuna inanılmaktadır.

Köy, adını çevrede anlatıla gelen bir olaydan almıştır. Hikayeye göre, bir gün köye her halinden saygın kişi olduğu anlaşılan biri gelir. Kendisini “ağa” olarak tanıtan konuk, köylülerin gösterdiği ilgi ve misafirlikten aldığı cesaretle kaçak olduğunu ve yakalanması durumunda öldürüleceğini anlatarak yardım ister. Köyün ileri gelenleri, kendilerine sığınan bu insana yardımcı olmaya karar verir ve ağanın izini sürerek köye gelen takipçileri savuştururlar. Anlatılan hikayede ağanın kimliği, kimlerden neden kaçtığı yer almaz. Zaten buna gerek de yoktur. Darda kalan biri yardım dilemiş ve dileği de yerine gelmiştir. O gün bu gündür köyün adı Ağa Saklar diye anıla gelmiştir.  Zamanla Ağa Saklar adı Aksaklar yada Asaklar biçimini almıştır.

Köye 1995’ te İkipınar, 1990 da Yeni Mahalle camileri yaptırılmıştır. 1950 Genel Nüfus Sayımı Verilerine göre 419 olan köyün nüfusu 2006 da 507 olmuştur. Köy nüfusunun 56 yılda gösterdiği 51 kişilik artış, köyün sürekli göç verdiğinin açık kanıtıdır. Arazi darlığı ve işsizlik nedenleriyle köylerini terk eden Aksaklarlılar daha çok Gediz, Uşak Manisa ve İzmir’ e yerleşmişlerdir.

 

 

Devamını Oku
Page 11 of 12
Top