ERDOĞMUŞ KÖYÜ

 

GENÇLİĞİN SIRRI

 Memleketin Birinde 90 yaşlarında fakat çok dinç ve genç görünümlü bir adam yaşarmış? Çevresinde bulunan herkes ona çok özenir ve bu gençliğin sırrı nedir; sorarlarmış; 
İhtiyar delikanlı bu sorulara güler geçermiş  ama sorular sık , soranlar çoğalınca cevap vermek vacip olmuş sanki. Düşünmüş nasıl anlatırım bu sırrımı kolayca herkese diye.
Sonra tüm meraklıları evine yemeğe davet etmeye karar vermiş ve onlara bu davette size sırrımı açıklayacağım demiş. Herkes merakla davete gelmiş yemekler yenilmiş, içilmiş, sohbetler edilmiş vakit iyice gecikmiş ama gençlik sırrı ile ilgili tek kelam edilmemiş. Herkes konu ne zaman açılacak diye merek ederken adamcağız huri gibi sevimli hanımına seslenmiş:
Hatun, şu kilerde bir karpuz var getirir misin bize sana zahmet! Hanım hemen doğrulmuş kilere giderek kaş ile göz arasında bir karpuz getirmiş. Adamcağız şöyle eliyle bir vurmuş tık tık diye sonra da: Bu olmamış hanım, güzel çıkmayacak, başka getirir misin bir zahmet demiş. Hanım onu götürmüş bir tane daha getirmiş adam onu da bir yoklamış yine beğenmemiş. Hanım sana yine zahmet olacak ama bu da olmamış başka bir tane getirir misin demiş, başka istemiş? Bu böylece üç dört sefer daha tekrarlamış. 
Dedemiz beşincide karpuzu beğenmiş ve karpuzu kesip, misafirlere ikram etmiş ?
Herkes karpuzunu afiyetle yerken bizim dedecik sormuş Eeee ? Arkadaşlar iste benim gençliğin sırrı burada anladınız mı? 
Herkes birbirinin yüzüne bakmış kimse bir şey anlamamış. Aman dede demişler biz anlamadık bu sırrı! Dedecik gülmüş Efendiler demiş O gördüğünüz karpuz kilerde bir tanecikti, tekti. Ben hanıma git de başka getir dedikçe o kilere gidip geliyor aynı karpuzu getiriyordu bir kere bile aman be adam , deli misin nesin şu tek karpuzu neden taşıtırıyorsun bana defalarca demedi. Beni sizin önünüzde mahcup duruma düşürmedi.
İşte ben bütün gençliğimi bu hanımıma borçluyum. Biz birbirimizi hiç başkalarının önünde zor duruma düşürmeyiz aile içindeki hiçbir şeyi dışarıya yansıtmayız. Hep birbirimize destek olur, dert ortağı olur, yardım ederiz. Birbirimizle ilgili olan problemleri yine birbirimize anlatırız. İyi kötü her olayı da birlikte paylaşırız demiş

Devamını Oku

Az Sadaka Çok Belayı Def Eder

Süleyman Aleyhisselâm zamanında bir kimsenin evinde bir ağaç vardı ve her sene üzerine bir güvercin yavruluyordu. O kimse de devamlı olarak yavruları almayı kendine âdet edinmişti.
Bir gün güvercin Süleyman Aleyhisselâma gelerek:
— Ya Nebiyyallah! Ben ihtiyarladım, ölümüm de yaklaştı. Dilerim ki benden sonra bir evladım kalsın ve Allahu Teâlâ Hazretlerini zikretsin. Halbuki ev sahibi her sene çıkardığım yavruları almaktadır. O kimseyi bu işten men etmeni niyaz ediyorum, diye hem şikayet hem de derdini arz eder.
Süleyman Aleyhisselâm, o kimseyi huzuruna çağırır ve bundan sonra yavruları almamasını tembih eder. O kimse: «Ya Nebiyyallah! Muhtacım alırım.» diye cevap verir.
Bunun üzerine Süleyman Aleyhisselâm iki tane cinne, her ne zaman bu adam, güvercin yavrularını almaya çıkarsa, ağaçtan aşağıya atın, diye emir verir. O kimse yine yavruları almak üzere ağaca çıkacağı sırada kapısına bir fakir gelir ve sadaka ister. O da hemen verir. Daha sonra ağaca çıkar. Cinniler de hemen O'nu ağaçtan aşağıya atmak isterler. O anda iki tane melek gelir ve cinnilerden birisini şarka, diğerini de garba atarlar. O adam yine yavruları alıp aşağıya iner.
Güvercin de tekrar Hz. Süleyman Aleyhisselâma şikayete gelir. O da cinnileri çağırır. Cinniler gelip keyfiyeti haber verirler. Hz. Süleyman Aleyhisselâm da o adamın sadaka verdiğini ve ondan dolayı, cinnilerin aşağıya atamadığını anlar.

«Sadaka, gelecek belayı def eder ve ömrü uzatır.»

Devamını Oku
Page 3 of 3
Top