KURTÇAM KÖYÜ
Kurtçam Köyü, Gediz’in 23 kilometre güneybatısında, Kızılüzüm ve Şeytancık derelerinin arasından yükselen bir tepenin zirvesinde kurulmuştur. Tepeyi kuşatan dalgalı plato düzlüklerinde, geniş alanlara yayılan meşe palamutlarının yanı sıra cüce ardıç ve çamlara da rastlamak mümkündür.
Köydeki 90 evin hemen hemen tamamı Taştepe mevkiinden çıkarılan taşlardan yapılmıştır. Bir tepe üstü yerleşimi olan Kurtçam’da içme ve kullanma suyu, köyün batısındaki yer altı kaynağından sağlanmaktadır.
Geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlayan köyde, tarla bitkileri üretilmekte ve süt inekçiliği yapılmaktadır.
Köy, yerel kaynaklara göre 1800’lü yıllarda Karaman ve Söğüt taraflarından göç eden ve bugün Demirci ve Türkmen soyadlarını taşıyan Yörükler tarafından kurulmuştur. Önceleri 7 haneden oluşan köy Körkuyu ve Zahman köylerinden gelenlerle büyümüştür. Köy adının ilk kez 1890 tarihli Kütahya Sancağı Salnamasi’nde görülmesi de, yerel kaynakları doğrulamaktadır.
Köyün kurulduğu yıllarda, geçimini ağırlıklı olarak hayvamcılıktan sağlayan köy halkı, ağıllarına dadanan bir kurt sürüsü ile uğraşmak zorunda kalmıştı. Onlarca hayvanı kurtlara kaptıran köylüler, pusuda bekledikleri bir gece kurtlardan bir kaçını vurmayı başarmış ve bunlardan birini diğerlerine gözdağı vermek düşüncesiyle köyün girişindeki çam ağacına asmışlardır. Çam ağacında aylarca asılı kalan kurt leşi işe yaramış mı bilinmez ama köyün adı o günden sonra Kurtçam olup çıkmıştır. Öyküye konu olan çam ağacı halen orada, köye giriş yolunun sağ tarafındadır.
Osmanlı döneminde köy hayırseverlerinden Osman Efendi’nin inşa ettirdiği camiye ait vakfiye Şöyledir: “Gediz Kazası’na tabi Kurtçam Karyesi ahalisinden Osman Efendi’nin karye-i mekurede bina ve inşa eylediği Cami-i Şerif Vakfı.”
Bu cami, 1957 de yıkılarak yerine yenisi yapıldı. Şimdiki betonarme cami ise 1982 yılında yapıldı. Caminin kuzeybatı köşesindeki minare, 1957 de inşa edilen eski camiye aittir.
1.Dünya savaşı sırasında Çanakkale Cephesi’nde Kurtçam’dan Seferoğullarından Ali oğlu Mehmet ile İmaoğullarından Osman oğlu Mehmet şehit olmuşlardı.
15 haneli ve 30 nüfuslu Hacızeybekler adlı birde mahallesi olan köyün 1935 deki nüfusu 170 i erkek 161 i kadın olmak üzere 331 di. Bu sayı 1950 de 421, 1997 de 432, 2000 de 310, 2007 de 343 2017 de ise 275 olmuştur. Bu verilerden de kolayca anlaşılacağı gibi Kutçam, 1950’lelerde başlayan göçlerle büyük nüfus kaybına uğramıştır. Ekonomik nedenlerle köyden göç eden Kurtçam’lıların çoğu Uşak’ta yerleşmişlerdir.
KÖPENEZ KÖYÜ
Köpenez Gediz’in 35 kilometre kuzeybatısında kuzeyden Hisarcık, güneyden Şaphane ve batıdan Simav ilçeleriyle sınırdaş olan, Şaphane Dağının eteklerinde kurulmuş bir köydür. Bu dağdan doğan Çinge Çayı, köyün hemen doğusundan geçer. Şaphane Dağı’nın bu bölümüne hakim olan yarı nemli orman kuşağı içinde yer alan yerleşimin temel geçim kaynağını, tarım ve hayvancılık oluşturur.
Kiraz ve cevizi ile ünlü olan yerleşimin gelir getirici diğer ürünleri ise köy çevresinde kendiliğinden yetişen kızılcık ve kestanedir.
Köpenez, Gediz köyleri içinde geleneksel el sanatları ile uğraşan nadir köylerden biridir. Komşu köy Saruhanlar’da tahta kaşık üretilirken, Köpenez’de de Şaphane Dağından elde edilen gürgen ve meşelerden kazan kepçesi imal edilmektedir.
Köyün geçmişine dair ayrıntılı bilgi yoktur. Ancak köy çevresinde yaptığımız incelemeler sırasında gördüğümüz Kaya Anıtları, bölge tarihinin Phrygialılar dönemine (MÖ. 750-696) değin uzanmış olabileceğini göstermiştir. Gediz coğrafyasında bir benzeri daha olmayan ve yalnızca yöre insanının bildiği bu kültür mirası eserler, köyün kuzeydoğusunda, Güney Çayı’na dik olarak inen yamacın tabanındaki, yerden fışkırıvermiş gibi duran onlarca kaya kütlesinin üstüne işlenmiştir. Hemen her kayanın üzerinde, kademeli olarak oluşturulmuş biri büyük diğeri küçük ikişer oyuntu bulunmaktadır. Bir delikler birbirine bağlı olan bu dikdörtgen planlı oyukların büyük olanının duvarında 15x15 cm ebadında bir niş yer almaktadır. Kayaların değişik noktalarında küçüklü büyüklü pek çok nişin yer almış olması, mekanı daha da ilginç kılmaktadır. Bir kayanın batı yüzüne oyulan kemerli büyük bir niş, ise ”Buraya bir tanrı heykeli mi yerleştiriliyordu?” sorusunu akla getirmektedir.
Yerel kaynaklar yakın çevrenin bir zamanlar bağlık bahçelik olduğunu ve tarihi mekanın öteden beri Pekmez Kaynatma Yeri olarak bilindiğini söylemektedirler. Kaya anıtlarının sırrını öğrenebilmek için başvurduğumuz Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyelerinden Doç. Dr. Taciser SİVAS’ ın, gönderdiğimiz fotoğraflar üzerinden yaptığı değerlendirme, yerel kaynakları doğrular nitelikte olmuştur. Tacıser SİVAS’ın Köpenez’deki Kaya Anıtları’na dair değerlendirmesi özetle şöyledir;
“Köpenez’deki Kaya Yapı’larının bulunduğu mekan, üzüm ezme preslerinin yeraldığı, bağcılıkla ilgili bir işlik olmalı. Bu işlikler uzun yıllar kullanılabiliyor. Bizim bölgede en erken örnekleri şimdilik Friğ dönemine gidiyor. Ana Bizans dönemine kadar kullanılıyorlar. O nedenle resimlere bakarak kesin bir tarihleme vermek zor. Burasını Antik Çağ ve Orta Çağ’da kullanılmış kayaya oyulmuş üzüm ezme preslerinin bulunduğu işlik olarak tanımlamak doğru olacak.”
Antik Çağ, genel kabule göre, tarih çağlarının başlangıcından Roma İmparatorluğu’nun çöküşüne kadarki zaman dilimini kapsar.
Tacise SİVAS, Köpenez Kaya Anıtları’nın bir benzerinin Eskişehir yakınlarındaki bir Phryg yerleşiminde de var olduğunu söylemektedir. SİVAS’ın burayı tanımlayan bir makalesi yabancı bir dergide yayınlanmıştı. Köpenez Eskişehir’deki Kaya Anıtları karşılaştırıldığında her iki yerin birbirine olan benzerliği açıkça görülebilmektedir. Ayrıca Kaya Anıtları çevresinde bulunan toprak kap ve tuğla kırıkları da buraya yakın yerleşimi işaret etmektedir.
Kadoi’nin (Gediz) fethinden sonra bu yöreye gelip köyü kuran Yörükler, obalrını ilk kez köy çeşmesi yakınlarına kurmuşlardı. Köyün adı 1530 tarihli Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defterindeki Kütahya Livası yerleşimleri arasında yer almamaktadır.. Ancak aynı kaynağa göre, o tarihte Gediz’de “Kopez” adli bir çiftlik vardı. Köyün adı belki de bu çiftlikten, ya da bir çeşit el dokuması olan “Köpez” den geliyordu.
Köpenez Osmanlı döneminde dramatik bir olaya sahne olmuştur. Uşak Voyvodası Acemoğlu Ahmet Ağa, halka ettiği zulümlerden dolayı görevden alınmış ve yakalanması için de, Candarlızade İznikli Ali Paşa görevlendirilmişti. İdam edileceğini anlayan Acemoğlu, önce Banaz Kalaesi’ne sığınmış, daha sonra da bir yolunu bularak Köpenez’e kaçmıştı. Acemoğlu Ahmet Ağa, burada 1794 yılının Recep ayında, Gediz Voyvadası Nasuhoğlu Nasuh Ağa tarafından yakalanmış ve idam edilmişti.
1945 yılına değin Simav ilçesine bağlı bir köy olan Köpenez, bu tarihte yapılan düzenleme ile Gediz’e bağlanmıştır.
1950 Genel Nüfus Sayımı verilerine göre 418 kişinin yaşadığı köyün nüfusu, 1997’de 317’ye 2000’de 322’ye, 2007 de 226’ya ve 2017 de ise 132 ye düşmüştür. Bu da köyün verdiği göçler nedeniyle boşalmakta olduğunu göstermektedir.
KIRAN KÖYÜ
Adı, tepe bayır anlamına gelen köy, Gediz’in 30 kilometre kuzeybatısında, Şaphane Dağı’nın kuzeydoğusundaki yarı nemli orman kuşağı içinde yer alan Dışkapı Tepe ile Söğütlütaş Tepe’nin Kocaçay Vadisi’ne inen dik yamaçları üzerine kurulmuştur.
Batıdaki Kıranköy Yaylası, Gediz coğrafyasında Köpenez Köyü’nden sonra kestane yetişen ikinci yerdir. Sayıları 500’ü bulan kestane ağaçlarının 800-900 yaşında oldukları ileri sürülmüştür. Bu yaylada ayrıca geniş alanlara yayılmış, çok sayıda kendiliğinden yetişmiş kızılcık ağacı bulunmaktadır.
Tarım ve hayvancılıkla geçinen köyün en önemli gelir kaynağını meyvecilik oluşturmaktadır. Kızılcık ve kestanenin yanında, Kocaçay Vadisi boyunca uzanan bağlarda da kiraz, elma, ceviz ve armut yetiştirilmektedir. Yörede kirazı ile ünlenen köy, yetiştirdiği Napolyon ve Kütahya cinsi kirazlarını birkaç yıldır Avrupa’ya ihraç etmektedir.
Köyün Saz ve Kayadibi adlı iki de mahallesi vardır. Yerleşime 4 kilometre uzaklıktaki 10 haneli Saz Mahallesi’nde 25, 7 kilometre uzaklıktaki 5 haneli Kayadibi Mahallesi’nde ise 20 kişi yaşamaktadır. 250 evden oluşan yerleşim, 1950 den bu yanan verdiği göçlerle büyük nüfus kaybına uğramıştır. 1950’de 530 olan köyün nüfusu 1997 de 352, 2000 de 391, 2007 de 294, 2017 de ise 236 olmuştur.
Köyün geçmişine dair yeterli bilgi olmasa da, köy mezarlığı yakınlarında ortaya çıkan kerpiç duvarlı mezarlar, buranın eski çağlarda da yerleşim alanı seçildiğini göstermektedir.
Köyün Kadoi’nin (Gediz) fethinden sonra muhtemelen XVI. Yüzyılın sonunda ya da XV. Yüzyılın başlarında kurulduğu sanılmaktadır. Zira yerleşim 1530 da Simav Kazası’nın Çenge (Yeşilçay) Nahiyesi’ne bağlı bir köydü.
O dönemden kalma iki mezar köyde yüzyıllar boyu önemli birer ziyaretgâh olarak bilinip korunmuştur. İki inanç önderine ait olduğu sanılan mezarlardan biri Kestanelik’teki ulu bir meşe ağacının altında, diğeri ise bu mezarın biraz daha batısındadır. Yerel kaynaklara göre bu mezarlarda Yaren Dede ve Kız Yaren Dede yatmaktadır.
Osmanlı döneminde inşa edilen köy camisine ait vakıf şöyledir; “Simav Kazası’na tabi Çenge Nahiyesi kurasından Kıran Kriyesi’nde kain Cami-i Şerif için Dalyancı Mustafa’nın bin kuruş nukut-u vakfı” Bu cami 1970 Gediz Depremi’nde yıkılınca yerine 2005 yılında şimdiki betonarme cami inşa edilmiştir.
Köy 1945 yılında yapılan bir düzenlemeyle Gediz’e bağlanmıştır.
KAYACIK KÖYÜ
Kayacık Gediz’e bağlı bağlı bir köyün adıdır. Köy ilçenin 17 kilometre kuzeydoğusunda, hilal biçiminde sıralanmış Katrançukuru, Dallıburun, Sivritepe ve Karaardıç tepelerinin arasından akan Cehennem Deresi’nin kuzey yakasında kurulmuştur.
Üç yandan çam ve meşelerle kaplı tepelerle kuşatılmış olan köyün batısında ise, geniş bir düzlük halinde uzanan Arpa Deresi Vadisi yer alır.
Geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlayan köyün bir diğer gelir kaynağı da maden işçiliğidir. Köyde halen 25 kadar maden işçisi emeklisi varken, 15 maden işçisi de Aydın ve Soma’daki ocaklarda çalışmaktadır. Hayvancılığın yeterli düzeyde olmadığı köyde, iç tüketime yönelik olarak tarla bitkileri ile sebze üretimi yapılmaktadır.
Adını yakın çevresindeki kayalıklardan alan köy, muhtemelen Kadoi’nin (Gediz) fethinden sonra bu bölgeye gelen bir Türkmen obası tarafından kurulmuştur. 1530 tarihli Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defterin’de yer alan köyün XIV. Yüzyılın sonlarında, ya da XV. Yüzyılda kurulduğu sanılmaktadır. 1909 yılında inşa edilen köy camisine ait bir vakıf şöyledir: “Gediz Kazası’nın Kayacık Kayesi’nde müceddeten bina olunan Mescid-i Şerif için ahali-i karyeden Hacı Ali bin Süleyman’ın 1325, Defter No:599/177-120”
Bu cami 1961 yılında yıkılmış ve yerine şimdiki cami yapılmıştır.
Köy 1950 de itibaren verdiği göçlerle bugün neredeyse boşalma noktasına gelmiştir. Nitekim 1935 yılında 146 sı erkek 162 si kadın olmak üzere 308 kişinin yaşadığı köyde, 2006 da 185, 2000 de 211, 2009 da 172 kişinin yaşadığı köyde 2017 yılında ise 110 kişi yaşamaktaydı.