KARABACAKLAR KÖYÜ
Gediz’e 40 kilometre uzaklıktaki köy, Murat Dağı’nın güneybatı uzantılarından Kocagedik Tepe’nin eteğindedir. Çevresine göre oldukça yüksek bir kayalığın zirvesinde kurulan köyün doğusundan, Eğlence Köyü civarından doğup, Emirfakı yakınlarında Gediz Nehri’ne karışan diken çayı geçer.
Köyü çepeçevre kuşatan ormanların hakim elamanı çamdır. Diken Çayı ile yerleşim arasındaki dalgalı ve nispeten çıplak arazinin güneyinden yükselen Keler Dağı ve çevresinde ise, meşe palamutları geniş kümeler oluşturur.
Geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlayan köyde, ağırlıklı olarak tarla ürünleri yetiştirilmekte ve süt inekçiliği yapılmaktadır. Köydeki 25 evin hemen tamamı çevrenin doğal özelliğine uygun alarak taştan yapılmıştır. Bu evlerde köşe taşı olarak Taşkesti mevkiinden çıkarılan gri renkli, volkanik bir kayaç olan andezit kullanılmıştır. Göze hoş görünen bu tip taş evlerin Gediz coğrafyasında bir başka örneği yoktur.
Adı, 1890 yılına ait Kütahya Sancağı Salnamesi’nde geçen köyün ne zaman kurulduğu bilinmemektedir. Köy yerel kaynaklara göre, Karabacak Yörükleri tarafından kurulmuştur. Kışı köyde geçiren Yörükler, yaz aylarında Eğlence Köyü yakınlarındaki Göçük Yaylası’na göçer ve hayvancılıkla uğraşırlarmış. Ancak yüzyıllar boyu sürüp giden bu konar göçer yaşam tarzı, geçen yüzyılda terk edilmiş.
Köye 2 kilometre uzaklıkta Halifecikler adlı 11 haneli ve 35 nüfuslu bir mahallesi olan Karabacakların 1935’te 57 si erkek, 66 sı kadın olmak üzere 117 nüfusu vardı. Bu sayı 1950 de 147, 1997 de 130, 200 de 134 ve 2007 de 129, 2017 de ise 118 olmuştur. 82 yılda görülen 1 (Bir) kişilik artış, köyün bu süreçte verdiği göçlerle giderek boşalmakta olduğunu göstermektedir.
IŞIKLAR KÖYÜ
İlçenin kuzeydoğusunda, Yayla Köyü ile Dere Köy arasında yer alan Gediz’e bağlı 40 haneli köydür. Yerleşim Eskigediz’e 11, Gediz’e 18 km uzaklıktadır. Köy, meşe ve çam ormanları ile kaplı Bölme Tepe ile Gölgeli Tepe’nin Derbent, Havt ve Karalık dereleri ile parçalanmış dik yamaçlarında kurulmuştur.
Geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlayan köyün bir diğer gelir kaynağı da maden işçiliğidir. İklim koşullarının sebze ve meyve üretimine izin vermediği bu coğrafyada tarımsal üretim, tarla bitkileriyle sınırlı kalmıştır.
Köyün nüfusu 1935 te 68 i erkek, 103 kadın olmak üzere 171 di. Bu sayı 1950 de 176, 1997 de 154, 2004 de 155 ve 2007 de 140, 2017 de de 100 olmuştur. Bu verilerden de kolayca anlaşılabileceği gibi, yerleşimin nüfusu 1935 ten bu yana Türkiye’nin nüfus artış oranına uygun olarak 4.5 kat artacağı yerde, verdiği göçlerle 72 yıl öncesinin de altında kalmıştır.
Işıklar Köyü’nün tarihi geçmişi Antik Çağ’a kadar uzanmaktadır. Bunun en belirgin kanıtı, Güzüngülü Köyü sınırındaki ören yeri ve burada ortaya çıkan kimi buluntulardır. Geçmişte kaçak kazılarla talan edilen ve yörede Camiyeri diye bilinen bu ören yerinden çıkarılan yazıtlı bir anıt kaidesi, musalla taşı olarak kullanılmak üzere köyün girişindeki mezarlığın önüne getirilmiştir. Kaide üzerindeki yazıtın Latince yazılmış olması, Camiyeri yerleşiminin Roma-Bizans dönemine ait olduğunu düşündürmektedir. Yerel kaynaklar ören yerinden daha önce de büyük boyutlu toprak küpler çıkarıldığını, Gölgeli Tepe’de de bir Antik Çağ mezarının olduğunu, ancak onun da talan edildiğini ileri sürmektedirler. Aynı kaynaklar, köyün kuzeyindeki tepelerden eski çağlara ait Ceri Yolu adıyla anılan bir yol geçtiğini, Afyon yönüne doğru uzanan bu yola ait kalıntıların bu gün bile görülebildiğini söylemektedirler. Eski dilde “korkusuzca gidilebilen yol” anlamına gelen Ceri Yolu’nun eski Kütahya-Gediz yolunun mu (Uluyo), yoksa bir Antik Çağ yolunun mu uzantısı olduğu bilinmemektedir.
Köyün, Kadoi’nin fethinden sonra bu yöreye yerleşen bir Türkmen oymağı tarafından kurulduğu sanılmaktadır. Köyün şimdiki adı 1530 tarihli Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri’nde yer almamaktadır. Ancak yörede anlatılanlara bakılırsa, köy önce Güzüngülü sınırındaki düzlükte kurulmuş, ancak eşkıya baskınlarıyla başa çıkamayan köy halkı, daha korunaklı olan bugünkü Bölme Tepe’ye göç etmek zorunda kalmıştı. Anlatılan bu göç hikayesinin temel nedeni belki de XVII. Yüzyıldaki Celali ayaklanması sırasında bu bölgede yaşanan köy baskınlarıydı. Eğer bu doğruysa, köy en geç XVI. Yüzyılın ortalarında kurulmuş olmalıdır.
Eşkıya korkularıyla köylerini Bölme Tepe’ye taşıyan köylüler, buradaki iklim koşullarının zorluklarına dayanamadılar ve bir süre sonra yeniden göç yollarına düşerek, şimdiki köyün olduğu yere taşındılar.
Bugün Bölme Tepe’de görülen eski köy mezarlığı ile köye adını veren Işık Dede’nin türbesi o günlerden kalmadır.
ILICASU KÖYÜ
İlçeye 14 kilometre uzaklıkta, Şaphane Dağı’nın güney eteklerinde yer alan Gediz’e bağlı bir köydür. Ilıcasu, Gediz’in su zengini köylerinden biridir. Şaphane Dağı’nın sarp ve dik güney yamaçlarından doğan ve köyün hemen yanıbaşından geçen Çınarlıdere ve Köyderesi, güneyden geçen Ilıca Çayı ve nihayet doğudan akan Gediz Nehri ile kuşatılan köy topraklarında yüzyıllardır sulu tarım yapılmaktadır. Kaynağını Ilıca’dan alan iki sıcak su arkı ile sulanan Abide İle Ilıca arasındaki topraklarda köyün kurulduğu XIV. Yüzyılda çeltik üretiliyordu. Zaten yerleşim de adını köye adeta hayat veren bu sudan almıştır.
Germiyan Sultanı Yakup Bey XVI. Yüzyılın ilk yarısında Kütahya’da yaptırdığı medresesinin giderlerini karşılamak için Ilıcasuyu ve sözü edilen arkı satın almıştı. Yakup Bey’in taş vakfiyesinde buna dair ifadeler aynen şöyle yer alır: “Gediz’de Ilıca-suyu satın aldım. Hadle çeltik arığı ile Hüseyin Bey Oğlundan 1411” Hüseyin Bey, Kütahya’nın Armut eli Nahiyesi’ndendi.
Köyün tarihi geçmişini ışık tutan bu belge, Ilıcasu’yun Gediz’in fethedildiği yıllarda (1313) kurulmuş olabileceğini göstermesi açısından büyük önem taşımaktadır.
1530 tarihli Anadolu Vilayeti Muhasebe Defterinde de Gediz’e bağlı bir köy olarak görülen Ilıcasu’daki köy camisinin yapılış tarihi ve yaptıranı belli değildir. Ancak camiye ait bir vakıf Osmanlı arşiv belgelerinde şöyle yer alır: “Gediz Kazası kurasından Ilıca su Cami-i Vakfı”
I.Dünya Savaşı’na katılan Ilıcasulu askerlerden, Karagözoğulları’ndan Osman oğlu Halil, Mehmet oğlu Himmet, Şerif oğlu Hüseyin ve İbrahim oğlu Mehmet Çanakkale’de şehit olmuşlardır.
1935 Genel Nüfus Sayımı verilerine göre 463 olan köy nüfusu, 1950 de 614 e yükselse bile 1997 de 473 e 2007 de 430 a 2017 de de 317 ye gerileyerek 72 yıl öncesinin de altına düşmüştür.
Ilıcasu’dan göç edenlerin bir bölümü Şehitler Abidesi çevresinde (Hamidiye Hanı) oluşan Abide Köyü’nü kurarken, bir bölümü de yakın ve uzak yerleşimlere göçmüşlerdir.
KARAAĞAÇ KÖYÜ
Gediz – Altıntaş karayolunun 12. Kilometresinden doğuya ayrılan 8 kilometrelik dik ve virajlı bir yolla ulaşılan, Gediz’e bağlı orman içi bir köydür. Köy Murat Dağı’nın batı zirvelerinden Asarkaya, Kocakıraç ve Yanıkburun tepelerinin batı yamaçlarındaki düzlükte kurulmuştur.
Çayınçıktığı Deresi ile parçalanmış olan 1500 rakımlı dağın bu bölümü, doğudaki Muratdağı Çayı Vadisi’ne dik olarak iner. Çevresi sık bir orman örtüsü ile kuşatılmış olan köyün temel geçim kaynağını, orman ve maden işçiliği oluşturmaktadır. 50 kadar maden işçisi emeklisinin yaşadığı köyde, tarla ürünleri yetiştirilirken az sayıda da hayvan beslenmektedir.
Karaağaç Köyü, Gediz coğrafyasında iskan görmüş en eski yerleşim alanlarından biridir. Köyün kuzeydoğusundan yükselen, görkemli Asarkaya Tepesi’nde ne amaçla kullanıldığı bilinmeyen sarnıç benzeri bir eski çağ eseri ile güneydeki Ören Yeri’nde ortaya çıkan kimi buluntular bunun en belirgin kanıtıdır. Ören Yeri’nde bulunup bir evin duvarına yerleştirilen ve üzerinde hac kabrtması olan mermer parçasının, Bizans dönemine ait olduğu sanılmaktadır.
Kadoi’nin (Gediz) fethinden sonra, Gediz ve çevresine yerleştirilen Türkmen oymaklarından biri de, şimdiki köyün olduğu düzlüğe yerleştirilmişti. 1530 tarihli Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri’nde yer alan köy, bu tarihten çok önce, belki de XV. Yüzyılın başlarında kurulmuştu. Aynı tarihlerde köy civarında Emir, Şeyhi ve Emirahur adlarında üç de çiftlik vardı. Osmanlı arşivi belgelerinden anlaşıldığına göre, bu dönemde yerleşim sınırları içindeki bazı emlak ise Mirahor Vakfı’na aitti.
1890 yılında köy halkınca inşa edilen camiye ait bir vakıf şöyledir:
“Gediz Kazası’na tabi Kaarağaç Karyesi’nde vaki, ahali tarafından müceddeten bina ve inşa olunan Cami-i Şerif için Dervişoğlu Recep bin Ali’nin bin kuruş nukut-u vakfı. Şahsiyet kaydı 189/443, tarihi 1306 vesika ve Defter no:590/93-83” Bu cami 1951 yılında yıkılmış ve yerine şimdki cami yapılmıştır.
Köyün doğusunda, yaş bilinmeyen kurumuş ulu bir ardıç ağacının altında Ali Dede’ye güneyinde ise Teke Dede’ye ait olduğu söylenen mezarlar, köyde bir zamanlar var olan bir tekkeye işaret etmektedir.
Karaağaç Köyü 1886 yılına ait salnamede 150 dönüm mera, 20 dönüm bağ bahçe, ve 600 dönüm arazi-i meşruraya (ekilip biçilen arazi) sahip bir çiftlik olarak görülmektedir. Köye 6 kilometre uzaklıkta Çukursazak adlı bir mahalleye sahip olan yerleşimin, 1935 yılında 110 nu erkek, 104 ü kadın olmak üzere 214 nüfusu vardı. Bu sayı 1950 de 260, 1997 de 322, 2000 de 308, 2007 de 269, 2017 de de 203 olmuştur. 1950 den bu yana göç veren köyde bugün, genellikle orta ve üzerindeki yaş grubuna mensup insanlar oturmaktadırlar.