ERDOĞMUŞ KÖYÜ

 

HAYATIMIZDA BATIL İNANÇLARIN YERİ VE SEBEPLERİ
Günümüzde insanları tamamen etkisi altına almış olan batıl inanışlarımız insanların korkularından, dinlerini iyi bilmemelerinden ve gelecek kaygılarından kaynaklanıyor. Batıl inanışların hemen hepsi insanlar tarafından uydurulmuştur. Korkularını, beklentilerini bir olaya bağlama ihtiyacından, başa gelen olumsuzluklara veya olmasını istedikleri şeye sebep yaratma amacıyla ortaya atılmıştır. “Batıl” adı üstünde gerçek dışı, dayanağı olmayan demektir. Bu tür inanışların hiç bir mantıksal temeli de yoktur. Mantık dışı, İSLAMLA alakası olmayan şeylere inanan insanların uyguladığı ve çevresindekilere de uygulatmaya çalıştığı temelsiz hareketlerdir.
BATILI ÜLKELERDEKİ BATIL İNANÇLAR
1. 13. Cuma: İskandinav mitolojisinde 12 tanrıya 13. kötü tanrının katılmasının insanlara kötü talih getirdiğine inanılır.
2. 2 ayaklı merdiven açıkken bir üçgen oluşturur. Altından geçmek bazı Hıristiyanlarca kutsal üçlemenin bozulmasına neden olduğuna inanılır. Kutsal üçleme kırılarak şeytanla bir anlaşma içerisine girildiği söylenir ve kötü şans getirir.
3. Antik Mısır'da Tanrıça Bast siyah bir kedi olarak tasvir edilirdi. Hıristiyanlarca diğer dinleri çağrıştıran her türlü obje kötü şans getirirdi ve dinlerine karşı çıkardı siyah kedi de dinlerine zarar verecek tanrıyla aralarına girecek bir objeydi. Hatta kedileri olan kadınlar bir dönem cadılıkla suçlanıp cezalandırılmıştı Engizisyon Mahkemeleri zamanında.
4. Yakınlarda bir baykuş 3 kez öttüğünde oraya ölüm getirdiğine inanılır kimilerince.
5. Ortada hiçbir şey yokken evin içinde bir köpeğin havlaması sonucunda evde birinin hastalanacağına inanılır.
6. Masada bıçakların üst üste gelmesi durumunda yani hane içerisinde masada duran bıçaklar çakışırsa o evde kavga olacağına inanılır.
7. Sebebi ve temeli bilinmese de evde kırılan aynanın 7 yıl şansızlık getirdiğine inanılır. Durduk yere sebepsiz kırılan aynanın ise ölüm getirdiğine..
8. Birçok toplumda batıl olarak ev içerisinde şemsiye açmanın kötü şans getirdiğine inanılır.
9. 1 Mayıs'tan önce ağaçtan çiçek koparıp eve getirmek kötü şans getirir.
10. Birine karşılığında başka bir şey almadan eldiven vermek kötü şans getirir.
11. Suya, denize taş atmak kötü şans getirir.
12. Yeni ayakkabılar masanın üstünde bırakılmaz.
13. Yeni eve taşınırken eski evin süpürgesi yeni eve götürülmez.
14. Kulağınız yanıyorsa biri sizi anıyor demektir. Sol kulak yanıyorsa kötü sağ kulak yanıyorsa iyi şekilde
15. Sol elinizin avuç içi kaşınıyorsa kavga edeceksiniz sağ elinizin avuç içi kaşınıyorsa para gelecek
16. İyi bir şeyden bahsederken ve zarar gelmesi istenmiyorsa tahtaya 3 kez vurulur.
17. Süpürgeyle vurduğunuz kişi tembel olur.
18. Eğer fakir birine yeni bir çift ayakkabı vermezseniz hayatınız boyunca öldükten sonra diğer yaşama çıplak ayakla gidersiniz.
19. Birinin bardakta yarım kalmış suyuna su ilave ederek içilmez kötü kader getirir.
20. Cadılardan korunmak için mavi boncuk taşınır.
21. Eğer köprüde bir arkadaşınıza hoş çakal derseniz o arkadaşınızı bir daha göremezsiniz. (buna ben de inanıyorum)
22. Fırtınalı havada saç kesmek iyi şans getirir.
23. Kediler bebeklerden uzak tutulur, kedilerin bebeklerin nefesini çaldığı söylenir.Tırnaklar veya saçlar kesildikten sonra yakılmalı veya gömülmelidir.
Dinimizin emir ve yasakları açık ve nettir. Sonradan uydurulan yanlış uygulama ve batıl inançların İslamla ilgisi de yoktur. Müslümanların yanlış uygulamaları dinimize fatura edilemez. İslam’a sonradan sokulmaya çalışılan şeylere BİDAT; batıl inançlara da HURAFE diyoruz.
MAALESEF ÜLKEMİZDE BENİMSENEN BATIL İNANÇLAR
Ruh çağırmak, büyü yapmak ve yaptırmak, fal bakmak, yıldızların durum ve hareketlerinden geleceği söylemek, kursun döktürmek.
Ölülere yasin okuyup okuyup bunları biriktirdiğini söyleyen istismarcılara aldanarak bu sekilde “hazır Yasin” satın almak ve bunu ölülere bağışlamak.
Mezarlığı parmağı ile işaret etmek iyi değildir. Parmakları ile işaret eden kişilerin parmakları kurur.
Ölünün arkasından yedinci, kırkıncı, elli ikinci, geceleri hayırlı bilmek ve bu gecelerde hayır yapmak.
Türbelere, kabirlere mum dikmek, bez bağlamak, tuz serpmek.
Mezar taşlarına ölünün resmini yapıştırmak.
İki bayram arasında nikâh kıymamak.
Cenaze taşırken tekbir getirmek veya alkış tutmak.
Eve ölü girmesi iyi değildir, eve dışarıdan ölü getirilirse o evden birbiri ardı sıra üç ölü çıkar.
Haftanın bazı günlerini uğursuz saymak. Bir çok kişi tarafından benimsenmiş, hala uygulanmaya devam edilen islamda yeri olmayan bazı batıl inaçlardır.
Ölen bir kişinin etleri ölümünden 40 – 52 gece sonra kemiklerinden ayrılır. Ölünün etleri kemiklerden kolay ayrılsın diye o gece evinde dua edilir.
Geceleri su üzerinden atlanmaz. Su birikintileri ecinnilerin ve perilerin mekanıdır.
Ölü olan evin komşuları evlerindeki suları dökerler. Aksi halde birbiri sıra ölümler meydana gelir.

Kırık ayna uğursuzluktur.
Ayakkabı çıkarıldığında ters dönerse, ayakkabı sahibinin tez vakitte öleceği düşünülür.

Kurban kesilirken hayvan dilini dışarı çıkarırsa kurban sahibi o yıl içerisinde ölür.
Yoğurdun güzel olması için mezardan çırpı toplanarak kaynayan sütün altına atılır.
Ateşin çıkardığı ses ateşi yakan kişi hakkında dedikodu yapıldığına işarettir.

Ölü evden çıkarılmadan üzerinden kedi atlarsa ölünün hortlayacağına inanılır.
Mezar kazıcısına para verilmezse ölünün rahatsız olacağına inanılır.
Ölü bulunduğu odadan yıkanmaya götürülürken yatağına bir baş soğan konur.
Ölü gömülene kadar ev süpürülmez, çamaşır yıkanmaz, eve su getirilmez.

Bir kişi gömüldükten sonra ruhu 7 gün evini ziyaret eder.
Yatarken çorapları baş tarafa koymak iyi değildir, insan çabuk ölür.

Bir çocuk sürekli ağlarsa o evde mutlaka ölüm meydana gelir.
Baş sağlığına gelen kişilerin ayakkabıları ters çevrilmez.

Bir kimsenin bitlenmesi yakın zamanda öleceğine işarettir.
Kırklı kadının yattığı odaya kibrit ve süpürge konulur.

Kulağın çınlaması birisi tarafından anılmaya işarettir.

Hamur yoğururken dışarı hamur sıçrarsa misafir gelir.
Mezara toprak atılırken elden ele kürek verilmez.

Gök gürleyince bir bıçak alınarak dama atılır.
Ölünün elbiseleri ölü yıkayıcılarına verilir.

Yola giderken dönüp bakmak iyi değildir.

Ölünün yıkandığı evde üç gün ışık yanar.
Ölünün elbiselerini giyenin ömrü uzar.

NEDEN BATIL İNANÇLARA İNANIRIZ
İlk çağlardan beri her toplumdan insanlar gerçeklik payı olmayan, korkuları, çaresizlikleri, eski gelenekleri gereği genellikle doğa üstü olan olaylara inanırlar. Bu inançlar batıl inançlar olarak isimlendirilir. Çoğu psikolojik olarak bu tür inanışların negatif etkisine maruz kaldığı için doğruluğuna ve bu tür batıl inançlara daha içten bir şekilde inanırlar. Bana soracak olursanız batıl inançların özünde yatan; topluma, bireylere bazı bilinmesi gereken şeyleri öğretmeyi korkutarak sağlamaktır. Aşağıdaki çoğu batıl inançlarda bunu görebilirsiniz. Örneğin Hıristiyanlıkta olan siyah kedi, süpürge, 13. Cuma gibi batıl inançlar Avrupa’nın paganizmi unutturma çabalarından kaynaklanmaktadır. Örneğin Anadolu’da yaygın olan batıl inançlarda ise yine öğretiler söz konusu olabilmektedir. Elektriğin yaygın olmadığı dönemlerde geceleri yapılan tırnak bakımı karanlık neticesinde hoş olmayan sonuçlar doğurabiliyordu. Dolayısı ile geceleri tırnak kesmenin hoş olmadığı farklı bir yöntemle bireylere anlatılıyor
BATIL İNANÇLARLA İLGİLİ HADİS-İ SERİFLER:
“Kim bizim bu dinimizde ondan olmayan bir sey ortaya cikarirsa, o sey kabul edilmez.” Aise radiyallahu anha
“Kim bizim dinimizde olmayan bir sey yaparsa o merduttur, makbul degildir.” Muslim
Hak gelince batılın ortadan kalkacağını Kutsal Kitabımız haber vermektedir. İslam Dininin gelmesiyle yeryüzünde bir sürü batıl inanç yıkılmış ve ortadan kalkmıştır. Günümüzde görülen bazı yanlış inanç ve adetlerin devam etmesi, İslam’ın güçsüzlüğünden değildir. Çünkü İslam esaslarını, İslam düşüncesini iyi bilen hurafeye, safsataya kanmaz. Hurafelerin devam etmesi, halkın çoğunluğunun İslam Dininin emir ve yasaklarını iyi bilmeyişinden kaynaklıdır.
Bidat ve batıl inançlardan korunabilmenin en güvenilir yolu Kur’an ve sünnete sığınmaktır. İlk emri "Oku" ile başlayan yüce kitabımız Kur’an’ı bir kere bile okuyup anlamayan insanların bu batıl kıskacın pençesinden kurtulmaları pek kolay değildir…

Devamını Oku

 

İSLAMDA İBADET VE İNSAN
İBADET
İbadet, Allah'a tâzim ve saygı göstermek ve O'nun verdiği nimetlere karşı şükran borcunu yerine getirmektir.
Niçin İbadet Ediyoruz
Bizi yoktan var eden ve yaşatan Allah'tır. Yüce Allah; Vücudumuzu, gören gözler, işiten kulaklar ve konuşan dil gibi mükemmel organlarla donattı. Diğer canlılardan farklı olarak bize akıl verdi ve varlıklar arasında seçkin bir duruma yükseltti. Bunlardan başka, yaşayabilmemiz için teneffüs ettiğimiz havadan, içtiğimiz suya kadar sayısız nimetler verdi.
Ayrıca bizi yalnız bırakmadı, Peygamberler ve kitaplar göndererek dünyada ve ahirette mutlu olmanın yollarını gösterdi. Bütün bu iyiliklere karşılık Allah bizden kendisini tanımamızı ve ona ibadet etmemizi istemektedir. Şöyle bir düşünelim: Çok iyiliğini gördüğümüz bir büyüğümüze karşı saygı gösterir iyiliklerine teşekkür ederiz. Bize bir görev verse seve seve yaparız değil mi?
Öyle ise, bizi yoktan var eden ve sayılamayacak kadar nimetler veren Yüce Allah'a karşı teşekkür etmek ve emrettiği ibadetleri seve seve yapmak gerekmez mi?
Elbette gerekir.
Yaradılışımızın gayesi Allah'ı tanımak ve ona ibadet etmektir. İbadet görevlerini yaptığımız takdirde hem Allah'ın verdiği nimetlere karşı teşekkür borcunu yerine getirmiş oluruz, hem de O'nun sevgisini kazanırız. Eğer biz Allah'a karşı ibadet vazifelerini yerine getirir, O'nun sevgisini kazanırsak, Allah, bize dünyadaki nimetlerinden çok daha fazlasını ahirette verecek ve bizi cennette sonsuz mutluluğa kavuşturacaktır.
İbadet Çeşitleri
İbadetler üç çeşittir:
1– Beden ile Yapılan İbadetler: Namaz kılmak, oruç tutmak gibi.
Beden ile yapılan ibadetleri her müslümanın kendisi yapması gerekir. Başkasını vekil etmesi caiz değildir. Bir kimse başkasının yerine namaz kılamaz, oruç tutamaz.
2– Mal İle Yapılan İbadetler: Zekât vermek ve kurban kesmek gibi. Bir kimse mal ile yapılan ibadetlerde başkasını vekil edebilir.
3– Hem Mal, Hem de Beden İle Yapılan İbadet: Hac vazifesi böyle bir ibadettir. Parası olduğu halde hacca gidemiyecek derecede sakat, hasta ve çok yaşlı kimseler, kendi yerine bir başkasını bedel olarak hacca gönderebilir.
Kutsal olan üç ibadet yeri
1- Mescid-i Haram
Mekke'de Kâbe'yi çevreleyen câmidir. Kâbe bu mescid'in ortasında bulunmaktadır. Kâbe Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail tarafından yapılmıştır. Kâbe Allah'a ibadet amacıyla yeryüzünde yapılan ilk ibadethanedir.
Kâbe müslümanların kıblesidir. Dünyanın neresinde olursa olsun bütün müslümanlar Kâbe'ye yönelerek namaz kılarlar.
2- Mescid-i Aksa
Kudüs mescididir. Buna «Beyt-i Makdis» de denilir. Süleyman (a.s.) tarafından yaptırılmıştır. Dünyada yapılan ikinci mesciddir. Mescid-i Harama bir aylık uzaklıkta olduğu için ona «çok uzak mescid» anlamında «Mescid-i Aksa» denilmiştir.
3- Mescid-i Nebi
Medine'de Peygamberimiz tarafından yaptırılan câmidir. Peygamberimizin kabri bu mescidin içindedir. Bu mescid daha sonra değişik tarihlerde genişletilmiş ve bu günkü şeklini almıştır.

İbadetin Faydaları
Bedenimizin gerekli gıdalara ihtiyacı olduğu gibi rûhumuzun da gıdaya ihtiyacı vardır. Rûhun gıdası iman ve ibadetlerdir. İbadet, rûhumuzu yükseltir, bizi kötülüklerden sakındırır, ahlâkımızı olgunlaştırır, en değerli varlığımız olan imanımızı korur.
Hayatta insanın çeşitli sıkıntılarla karşılaşıp ümitsizliğe ve bunalıma düştüğü zamanlar olur. Böyle durumlarda insan ibadetle bunalımdan kurtulur. Çünkü insan ibadet sayesinde Allah'a yaklaşır. O'nun rahmetine sığınır ve huzura kavuşur. İbadetlerin, rûhumuza olduğu gibi bedenimize de birçok faydası vardır.
Namaz kılan insan abdest almak zorundadır. Abdest almak, günde birkaç defa temizlenmek demektir. Temizliğin ise sağlığımız için ne kadar yararlı olduğunu hepimiz biliriz.
Namaz kılarken yapılan belirli hareketlerin, oruçta sindirim sistemi ile bazı organların dinlenmesinin vücut sağlığına önemli faydalar sağladığı bir gerçektir. Zekât ibadetinin sosyal yardımlaşma yönünden topluma kazandırdığı birçok yararları vardır.
İman İle İbadet Arasındaki İlişki
Bir müslüman, dinin hükümlerini inkâr etmedikçe ve kalbinde iman bulunduğu sürece ibadet yapmasa bile dinden çıkmaz, kafir olmaz, yine müslümandır. Ancak, Allah'ın emri olan ibadet görevlerini yerine getirmediği için günah işlemiş ve cezayı hak etmiş olur.
İbadetler, imanın olgunlaşmasını ve güçlenmesini sağlar. Ahirette cezadan kurtulmamıza ve cennet nimetlerine kavuşmamıza vesile olur. Sade bir imanla yetinip ibadetleri terketmek imanın zayıflamasına ve giderek iman nurunun sönmesine sebep olur.
İbadet yapılmadığı takdirde, iman ışığı açıkta yanan lamba gibi korumasız kalır. Günün birinde sönebilir. İmanın yok olması, müslümanın cennetin anahtarını kaybetmesi demektir. Bu sebeple ibadetlerin, imanımızın korunmasında ve cennette sonsuz hayata kavuşmamızda çok önemli yeri vardır.
İBADET, öncelikle Allah emrettiği için edilir. Bu konuda Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin." (Bakara Suresi, 21. ayet)
Allah'ın her emrinde olduğu gibi, yalnızca kendisine kulluk etmeyi emretmesinde de çok önemli amaçlar vardır. Bu amaçlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
1. İbadet etmekle Allah'a yakınlaşmış, kötülüklere uzaklaşmış oluruz.
İbadet eden insan Allah'ı unutmaz. Allah'ın sevgisi kalbine kök salar. Kötülükler, onu esir alamaz. Allah'a olan inancı, güveni ve bağlılığı, onu yanlış yollara sapmaktan korur. Doğru yolda, sağa sola yalpalamaksızın dimdik yürür.
2. Yalnızca Allah'a ibadet etmek, bizi diğer varlıkların kölesi olmaktan kurtarır.
Dünyada, insanı kendine çeken sayısız güzellikler vardır. Allah bunları insanların yararlanmaları için yaratmıştır. İnsanlar Allah'ı unutur, hırslarına ve tutkularına yenik düşerlerse bu güzellikleri sadece kendilerine alıkoymak ister, bu uğurda bütün hayatını harcarlar. Onları elde etme hırsı o kadar büyür ki, bu uğurda her türlü kötülüğü yapmaktan geri durmazlar. Daha çok paraya ve güce sahip olma hırsı, tarihte ve günümüzde pek çok savaşlara, ölümlere, çevre kirliliğine neden olmuştur. İnsanların bu zayıflıktan kurtulmaları, en büyük güç olarak Allah'ı bilmeleri ve yalnızca ona kulluk etmeleri ile mümkün olur.
3. Yalnız Allah'a kulluk etmekle, arzularımızın sonsuz isteklerini kontrol altına almış oluruz.
İnsanlar, çoğu zaman kötü ve yanlış davranışları, kendilerine sahip olamadıklarından, kötülüğünü bildikleri halde yaparlar. İnsan iradesi, eğer iyi eğitilmemişse, birazcık zorlukla karşılaştığında bile hemen çözülüverir. İşte ibadetlerin her biri insan iradesini güçlendiren bir programdır. Örneğin orucu düşünelim. Oruç insanı sabırlı olmaya ne kadar güzel alıştırır değil mi?
4. Yalnız Allah'a kulluk etmek, bizde hak ve adalet ölçüsü oluşturur.
Her şeyin tek yaratıcısı Allah, doğrularla yanlışları birbirinden ayırmamızda bizim için önemli bir ölçüdür. Bu durum, Allah'a ibadet eden insanlarda ortak bir hak ve adalet ölçüsü oluşturur.
5. İbadet etmekle Allah'a şükür görevimizi yerine getirmiş oluruz.
Allah'ın üzerimizde sayısız nimetleri vardır. Bu nimetlerin karşılığında teşekkür etmek, Allah'ın yüceliğini ve cömertliğini anmak en önemli görevimizdir. Allah'a ibadet etmekle bu görevimizi yerine getirmiş oluruz.
İbadet etmekle ne elde ederiz?
1. Allah' ibadet etmekle onun sevgisini ve rızasını elde ederiz.
2. İyi huy ve davranışlar kazanır, kötü huy ve davranışlardan uzaklaşırız.
3. İnsanların da sevgisini ve takdirini kazanırız.
4. Allah, kalbimize ferahlık verir; zor işlerimizi kolaylaştırır; nimetlerini arttırır. Bizden yardımını hiçbir zaman eksiltmez. Bize dost olur. Allah'ın dostluğunu kazanmak, ne büyük bir mutluluktur!

Devamını Oku

 

GIYBET NEDEN HARAMDIR?

Söylediğimiz sözler eğer o insanı rahatsız edecek sözlerden ise niyetimiz ne olursa olsun söylememek gerekir. Çünkü o kişinin hoşuna gitmezse bu gıybet olur.
Gıybet, bir kimsenin arkasından hoşuna gitmeyecek şeyleri söylemek, başka bir deyimle, kendimize söylendiği zaman hoşlanmayacağımız bir şeyi, din kardeşimiz hakkında arkasından konuşmamız anlamına gelir. Halk arasında dedikodu, gıybet ile aynı anlamda kullanılır.
Gıybet, insan veya insanla ilgili birtakım şeyler üzerinde olur. Kişinin bedeni, nesebi, ahlâkı, işi, dini, dünyası, elbisesi, evi, bineği... dedikodu konusu olabilir. Gözün şaşılığı, saçların döküklüğü, uzun veya kısa boyluluk, siyah veya sarı renkte olmak... Bunlardan alaylı bir şekilde bahsedilmesi sözkonusu kişinin kalbini kırar.
Kur'an ve Sünnet, gıybeti yasaklamıştır: "Bir kısmınız diğerlerinizin gıybetini yapmasın. Sizden biriniz ölmüş kardeşinin etini yemek ister mi? Bundan tiksindiniz değil mi?" (el-Hucurat, 49/12); "Gıybet, kardeşini hoşuna gitmeyecek şekilde anmandır" (Tirmizî, Birr, 23; Dârimî, Rikat, 6; Mâlik, Muvatta, Kelâm,10; Ahmed b. Hanbel, II, 384, 386).
GIYBETİN SEBEPLERİ:
1. İntikam duygusunu tatmin etmek,
2. Arkadaşlarına uymak,
3. Gösteriş ve büyüklük yapmak; başkalarını küçültmek, kendini büyütmek,
4. Kıskançlık,
5. Hoşça vakit geçirmek, güldürmek için başkalarının ayıp ve kusurlarını ortaya sermek,
6. Küçük düşürmek için alay etmek.
GIYBET'İN ÇEŞİTLERİ NELERDİR?
1- İnsanın bedeni ile ilgili kusurlarını söylemek: Bir kişi hakkında "Kördür, topaldır, keldir, şaşıdır, kısa boyludur, uzun boyludur, çirkindir.." gibi kişinin duyduğunda hoşlanmayacağı kusurlarını söylemek gıybettir. Mesela, iki kişi evlendiklerinde damat tarafı; "Damat güzeldir, gelin çok çirkindir." veya gelin tarafı; "Damat kısa boyludur veya geline layık değildir." gibi sözler sarf etmektedirler. Bu tür sözler gıybettir.
2- İnsanın elbisesiyle ilgili kusurlarını söylemek: Bir kimse hakkında "Pantolonu kısadır, eteği uzundur, elbisesi eskidir, ceketi kirlidir..." gibi kişinin duyduğunda hoşlanmayacağı ayıplarını söylemek gıybettir.
3- Dünya işleri ile ilgili kusurlarını söylemek: Bir kimse hakkında "Terbiyesizdir, çok yer, çok uyur, ailesi çok gezer, evi temiz değildir..." gibi kişinin duyduğunda rahatsız olacağı sözleri söylemek gıybettir.
4- Ahlakı ile ilgili kusurlarını söylemek: Bir kişi hakkında "Kötü huyludur, acizdir, zayıftır, korkaktır, cimridir, öfkelidir..." gibi kişiyi rencide edici şeyleri söylemek gıybettir.
5- Asaleti ile ilgili kusurlarını söylemek: "Annesi hizmetçidir, babası çöpçüdür, kapıcıdır, çiftçidir veya ayakkabı boyacısıdır..." gibi kişiyi küçük düşürücü sözleri söylemek gıybettir.
6- Dini işleri ile ilgili kusurlarını söylemek: Bir kimse hakkında "Fasıktır, yalancıdır, anne ve babasına itaat etmez, zalimdir, namaza tembeldir, daha Fatiha'yı bile düzgün okuyamıyor, üçkağıtçıdır, helal ve harama aldırmaz..." gibi duyduğunda kişiyi rahatsız edecek kusurlarını söylemek gıybettir.
7- Gıybet sadece dil ile yapılmaz: Dil ile söylemek, ancak başkasına müslüman kardeşinin bir eksikliğini anlattığın ve hoşuna gitmeyen bir vasfını belirttiğin için haram olmuştur. Bu bakımdan ta’rizen (gizlice) kendisinden bahsetmek, açıkça kendisinden bahsetmek gibidir. Bu hususta fiil de söz gibidir. İşaret, ima, dudak bükme, göz kırpma, yazı, hareket ve maksadı belirten her türlü söz, açıkça söylemek gibidir. O halde bunların tümü gıybet ve haramdır.
8- Gıybeti dinleyen de yapan gibidir: "Gıybeti dinleyen de gıybet edenlerden birisidir." (Taberani)

GIYBET İLE İLGİLİ AYETLER

Nisa/148: Allah, zulme uğrayanların dışında, çirkin sözün açıkça söylenmesinden hoşlanmaz. Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla bilendir.
Hucurat/ 12: Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.
Hümeze/ 1: Mal toplayıp onu tekrar tekrar sayan, insanları arkadan çekiştirip, kaş göz hareketleriyle alay edenlerin (hümeze ve lümezenin) vay haline!
GIYBET DEDİKODU İLE İLGİLİ HADİSLER
-Allah'ın zikri dışında fazla konuşmayın. Çünkü Allah'ı hatırlamadan konuşulan şeyler kalbi karartır. Allah'a en uzak insan kalbi kararmış insandır
-Bela konuşmaya bağlıdır
-Kim susarsa kurtulur
-Amellerin Allah'a en sevimlisi dili korumaktır
-Dilini tut. Evini genişlet ve hatalarına ağla
-Dilin Allah'ı anarak daima ıslak kalsın
-Kişi diline sahip olmadığı sürece imanın hakikatına eremez
-En faziletli sadaka dili korumaktır
-Ben özlü konuşmakla emr olundum. Çünkü özlü konuşmak daha hayırlıdır
-Seni kulağının işittiği kötülüklerden sakındırırım
-Kişiye her duyduğunu konuşması günah olarak yeter
-Kim, insanların gönüllerine girmek için lüzumundan fazla söz öğrenirse Allah -kıyamet gününde onun nafilesini de farzını da kabul etmez
-Sizin en fazla dillerinizden korkuyorum. Allah hayır konuşup kazanan veya susup kötülükten uzaklaşan kimseye merhamet etsin
-Allah erkekler arasından dilini, ineğin dilini (otlara) doladığı gi¬bi (kelimelere) dolay(arak konuş)an edebiyatçıya buğzeder
-Dilinin yaptıklarından korkan kimse kıyamet günü insanların şerlisi olacaktır
-Susmak hikmettir onu yapan azdır
-Susmak ahlakların efendisidir
-İki dudağı arasıyla iki bacağı arasını koruyacağına dair bana garanti verene bende cenneti garanti ederim
-İnsan vücudunun kendisinden en fazla şikayet ettiği şey hiç durmayan dilidir
-İnsanları yüzüstü ateşe atan dilleriyle kazandıkları günahlardan başka ne olabilir
-İnsanoğlunun günahlarının nerdeyse tamamı dilinden kaynaklanır
-İnsanlar sabahlayınca bütün azaları kalkarak "dil'e" şöyle derler: Allah'tan senin için doğruluk isteriz. Çünkü sen doğru olursan biz de doğru oluruz. Sen eğrilip saparsan biz de saparız
-Dilin zinası mustehcen konusmaktır
-Allah'ın en kızdığı insan çok konuşup tartışarak insanları kıran kimsedir
-Diline Sahip olan kimseye Ne mutlu
-Bir kimse farkında olmadan Allah'ın kızdığı bir söz eder de cennetten yer ile gök arası kadar uzaklaşır. Yine bir kimse farkında olmadan Allah'ın sevdiği bir söz söyler de cehennemden yerle gök arası kadar uzaklaşır.
-Kardeşinin hoşlanmadığı bir şeyi söylemen gıybettir
-Laf taşıyanlar Cennete Giremezler
-Birbirinizin aleyhine laf getirip götürmeyin
-Gıybetten sakının Çünkü o zinada daha ağır bir günahtır.
-İnsan zina edebilir ve tevbe edince Allâh da tevbesini kabul eder. Fakat giybet edilen kimse, hakkini bağıslamadıkça, giybetçi afvedilmez
-Mirac gecesinde tırnaklarıyla yüzlerini yolan ve kan çıkaran insanlarla karşılaştım. Cebrail as'a Bunlar kimlerdir diye sordum. "Onlar gıybet ederek başkalarının şerefini lekeleyenlerdir" dedi.
-Ey dili ile imân ettigi halde kalbi ile imân etmeyenler: Müslümanlari giybet etmeyin, onlarin ayiplarini arastirmayin. Çünki kim kardesinin ayıbini araştırırsa -Allâh da onun ayıbını araştırır. Allah kimin ayıbını araştırırsa onu evi içinde rezil eder
-Bir yerde otururken birisi hakkında gıybet edildiğini görürsen o kimse için yardımcı ol ve oradakileri de men etmeye çalış veya oradan kalk.
-Kim ki herkese gıybet ederek ve onları kırarcasına fena sözler söyleyerek ölürse kıyamette burnu ile iki dudağı arasına damga vurulur
-Allâh katında en sevimsizleriniz de, ondan ona söz taşıyanlarınız, bozgunculuk çıkaranlarınız ve temiz insanlara leke sürmeye uğraşanlarınızdır
-Beş şey oruç ve abdestte hayır bırakmaz: Yalan, Gıybet, söz taşıma, şehvet ile bakış, yalan yere yemin etmek
-Yaptığın gybetin silinmesi gıybet ettiğin kimse için Kulağına gitmeden ona mağfiret dilemendir
-Kim bir kimsenin gıybetini yapmadan misafirlikte oturursa Allah ona kefildir
-Bir kimse mümini gıybet eden kimseden korursa Allah Allah kıyamet gününde onun etini Cehennem ateşinden koruyacak bir Melek yaratır
-Bir kimsenin malı az, ailesi çok namazı güzel olursa ve Müslümanları gıybet etmezse kıyamet günü o ve ben şöyle yan yana olacağız. (Allah Rasûlü bu arada orta parmağıyla şehadet parmağını yan yana getirdi)
-Denilenden ve dedikodudan haya etmeyen doğru yolda değildir
Allah size; dedikodu yapmanızı, çok soru sormanızı ve malı zayi etmenizi yasaklamıştır

 

Devamını Oku

Recep, Şaban ve Ramazan aylarının bütün gün ve geceleri sürpriz feyiz ve bereketlerle dopdolu. Üstelik bu aylar içinde bulunan Regâib, Mirâc, Berât ve Kadir geceleri, hiçbir maddî ve dünyevî ölçüyle değerlendirilemeyecek kadar ilâhî ikramlarla donatılmıştır.
         İnsan hayatı tekdüze değil, inişli çıkışlı. İnsanın kaderinde mutluluklar ile üzüntüler iç içe. Çoğu kez, mutlu olduğumuz kadar üzülür, üzüldüğümüz kadar da mutlu oluruz. Gün güne, ay aya, yıl yıla uymaz. İnsan, kendini mesut edecek güzel gelişmelere tanık olduğu gibi zaman zaman sarsıcı sıkıntılarla/streslerle ve iz bırakan acılarla karşılaşabilir.
        Böyle durumlarda insana düşen nedir? İnsana düşen, mutlu olduğunda şükretmesini, sıkıntıya düştüğünde ise sabretmesini ve problemlerini soğukkanlı bir şekilde tedbirlerle, sistemli çalışmalarla çözmesini bilmektir. Yani şükür, sabır ve gayret.
Üç ayları nasıl değerlendirebiliriz?
Önümüze bir fırsatolarak konulan bu her biri birbirinden kıymetli gün ve geceleri değerlendirmek için şu hususları tekrar hatırlayalım:
1. Kur''''an-ı Kerim okunmalı, okuyanlar dinlenmeli, uygun mekânlarda Kur''''an ziyafetleri verilmeli, Kelamullah''''a olan sevgi, saygı ve bağlılık duyguları yenilenmeli, kuvvetlendirilmeli.
2. Peygamber Efendimize (s.a.s.) salât ve selâmlar getirilmeli, O''''nun şefaatini ümit edip, ümmetinden olma şuuru tazelenmeli.
3. Tefekkürde bulunulmalı, "Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, Allah''''ın benden istekleri nelerdir" gibi konular başta olmak üzere hayatî meselelerde derin düşüncelere girmeli.
4. Günahlara samimi olarak tövbe ve istiğfar edilmeli, idrak edilen geceyi son fırsat bilerek nedamette bulunulmalı.
5. Küs ve dargın olanlar barıştırılmalı, gönüller alınmalı, kederli yüzler güldürülmeli.
6. Başta bütün insanlık olmak üzere kendimize ve sevdiklerimize mümkün mertebe ismen dualar etmeli.
7. Üzerimizde hakları olanlar aranıp sorulmalı, vefa ve kadirşinaslık ahlâkı yerine getirilmeli.
8. Yoksul, kimsesiz, öksüz, yetim, hasta, sakat, yaşlı olanlar ziyaret edilip, sevgi, şefkat, hürmet, hediye ve sadakalarla mutlu edilmeli.
9. Sahabe, ulema ve evliya türbeleri ziyaret edilmeli, manevî iklimlerinde vesilelikleriyle Hakk''''a niyazda bulunulmalı.
10. Vefat etmiş yakınlarımızın, dostlarımızın ve büyüklerimizin kabirleri ziyaret edilmeli, iman kardeşliğine ait sadakati yerine getirilmeli.
11. Hayattaki manevî büyüklerimizin, hocalarımızın, anne ve babamızın, dostlarımızın ve diğer yakınlarımızın kandilleri bizzat giderek veya telefon, mesaj yahut e-mail çekerek tebrik edilmeli, duaları istenmeli.
TEFEKKÜR ATLASI
 Recep ekme, Şabansulama, Ramazan ise toplama ayıdır Recep ayıyla başlayan üç aylar ve onlarla beraber birer hediye olarak bize lutfedilen mübarek geceler, müminler için ayrı bir önem arz eder. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), "Recep Allah''''ın, Şaban benim, Ramazan ümmetimin ayıdır" buyurarak dikkatlerimizi üç aylar üzerine çeker. Allah dostları, "Recep ekme, Şaban sulama, Ramazan ise toplama ayıdır. Herkes ne ekerse onu biçer, ne yaparsa onun karşılığını bulur." buyurarak bu ayların önemi üzerinde durmuşlardır. Yine bazı büyüklerimiz, seneyi bir ağaca benzeterek Recep ayını, ağacın yapraklı bulunduğu günlere, Şaban ayını ağacın meyveli bulunduğu günlere, Ramazan'ı da ağacın meyvesinin toplanacağı hasat günlerine benzetmişlerdir.
RECEB AYI:
Dört kıymetli aydan biridir. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allah''''ın gökleri ve yeri yarattığı günden beri, ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü, haram [hürmetli] olan aylardır.) [Tevbe 36]Resulullah efendimiz, Receb ayına çok değer verir ve "Ya Rabbi, Receb ve Şabanı bizler için mübarek kıl ve bizi Ramazana eriştir" diye dua ederdi.
Hadis-i şeriflerdebuyuruldu ki:
(Haram aylar, Receb, Zilkade, Zilhicce ve Muharremdir.) [İbni Cerir](Haram aylarda Perşembe, Cuma ve Cumartesi günleri oruç tutana iki yıllık ibadet sevabı yazılır.) [Taberani](Haram aylarda birgün oruç tutup bir gün yemek çok faziletlidir.) [Ebu Davud](Receb ayında Allahü teâlâya çok istiğfar edin; çünkü Allahü teâlânın, Receb ayının her vaktinde Cehennemden azat ettiği kulları vardır. Ayrıca Cennette öyle köşkler vardır ki, ancak Receb ayında oruç tutanlar girer.) [Deylemi](Cennette öyle köşkler vardır ki, onlara ancak Receb ayında oruç tutanlar girer.) [Deylemî](Allahü teâlâ, Receb ayında oruç tutanları mağfiret eder.) [Gunye](Receb-i şerifin bir gün başında, bir gün ortasında ve bir gün de sonunda oruç tutana, Recebin hepsinde tutmuş gibi sevab verilir.) [Miftah-ül-cennet](Başında demek, ayın ilk günleri demektir. Ortası, ortadaki günlere yakın olan günler, sonu da, ayın son günleri demektir.) (Ramazan ayı dışında Allah rızası için bir gün oruç tutan, iyi bir yarış atının bir asırda alacağı mesafe kadar Cehennemden uzaklaşır.) [Ebu Ya’la](Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez: Regaib gecesi, Şabanın 15. gecesi, Cuma gecesi, Ramazan bayramı ve Kurban bayramı gecesi.) [İ. Asakir](Allahü teâlâ, Receb ayında hasenatı kat kat eder. Bu ayda bir gün oruç tutan, bir yıl oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur. 7 gün oruç tutana, Cehennem kapıları kapanır. 8 gün tutana Cennetin 8 kapısı açılır. 10 gün tutana, Allahü teâlâ istediğini verir. 15 gün oruç tutana, bir münâdi, "Geçmiş günahların affoldu" der. Allahü teâlâ, Nuh aleyhisselamı Recebde gemiye bindirdi. O da, Receb ayını oruçlu geçirip oradakilere oruç tutmalarını emretti.) [Taberanî]Receb’de, takva üzere bir gün oruç tutana, oruç tutulan günler dile gelip, “Yâ Rabbi, onu mağfiret et” derler.) [Ebu Muhammed]Recebin ilk Cuma gecesine Regaib gecesi denir. Her Cuma gecesi kıymetlidir. Bu iki kıymetli gece bir araya gelince, daha kıymetli oluyor. Allahü teâlâ, bu gecede, müminlere, ragibetler [ihsanlar, ikramlar] yapar. Regaib, ihsanlar, ikramlar demektir. Bu geceye hürmet edenleri affeder. Regaib gecesi yapılan dua kabul olur, namaz, oruç, sadaka gibi ibadetlere, sayısız sevaplar verilir.
ŞABAN AYI:
Resulullah efendimiz, Şaban ayına da çok değer verir ve "Ya Rabbi, Receb ve Şabanı bizler için mübarek kıl ve bizi Ramazana eriştir" diye dua ederdi.
Âişe validemiz buyuruyor ki:
(Resulullahın, hiçbir ayda, Şaban ayından daha çok oruç tuttuğunu görmedim. Bazen Şabanın tamamını oruçla geçirirdi.) [Buhari]Şaban ayında niçinçok oruç tuttuğu sorulduğu zaman Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Şaban, öyle faziletli bir aydır ki, insanlar bundan gâfil olurlar. Bu ayda ameller, âlemlerin Rabbine arz edilir. Ben de amelimin oruçluyken arz edilmesini isterim.) [Nesaî]Bu konudaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
(Ramazandan sonra en faziletli oruç, Şaban ayında tutulan oruçtur.) [Tirmizî](Şaban''''da üç gün oruç tutana, Allahü teâlâ Cennette bir yer hazırlar.) [Ey Oğul İlm.]Bünyesi zayıf olanın, Şabanın 15 inden sonra oruç tutmayıp, farz olan Ramazan-ı şerif orucuna hazırlanması iyi olur. Sağlığı yerinde olan ise, Şaban ayının çoğunu, hatta tamamını oruçlu geçirebilir. Berat gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesidir. Yani 14 Şabanın bittiği günün gecesidir.
Hadis-i şeriflerdebuyuruldu ki:
(Şabanın 15. gecesini ibadetle, gündüzünü de oruçla geçirin! O gece Allahü teâlâ buyurur ki: “Af isteyen yok mu, affedeyim. Rızk isteyen yok mu, rızk vereyim. Dertli yok mu, sıhhat, afiyet vereyim. Ne isteyen varsa, istesin vereyim” Bu hâl, sabaha kadar devam eder.) [İbni Mace](Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez. Regaib gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi, Ramazan ve Kurban bayramı gecesi.) [İ. Asakir]Bu geceyi ganimet bilmeli, tevbe istiğfar etmeli, kaza namazı kılmalı, Kur''''an-ı kerim okumalı, Bilhassa ilim öğrenmelidir. En kıymetli ilim, doğru yazılan ilmihal bilgileridir.
RAMAZAN AYI:
Peygamber efendimiz, Ramazan-ı şerifin fazileti hakkında buyuruyor ki:
(Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allahü teâlâ, size Ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [Kadir gecesinin] hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.) [Nesaî] Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Ramazan ayı gelince, “Hayır ehli, hayra koş, şer ehli, kötülüklerden el çek” denir.) [Nesai](Ramazan gelince, Allahü teâlâ meleklere, müminlere istiğfar etmelerini emreder.) [Deylemi](Farz namaz, sonraki namaza kadar; Cuma, sonraki Cumaya kadar; Ramazan ayı, sonraki Ramazana kadar olan günahlara kefaret olur.) [Taberani](Peş peşe üç gün oruç tutabilenin, Ramazan orucunu tutması gerekir.) [Ebu Nuaym](Bu aya Ramazan denmesinin sebebi, günahları yakıp erittiği içindir.) [İ.Mansur](Ramazanın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise, Cehennemden kurtuluştur.) [İ.Ebiddünya](İslam, kelime-i şahadet getirmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak ve haccetmektir.) [Müslim](Allahü teâlânın, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin hayaline bile gelmeyen nimet dolu sofrası, ancak oruçlular içindir.) [Taberani]İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz. Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafifleten, onların ibadet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur, Cehennemden azat olur. Ramazan-ı şerif ayında, Resulullah, esirleri azat eder, her istenilen şeyi verirdi. Bu ayda ibadet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasip olur. Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer. Bu ayı fırsat bilmeli, elden geldiği kadar ibadet etmelidir. Allahü teâlânın razı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, ahireti kazanmak için fırsat bilmelidir. Kur’an-ı kerim Ramazanda indi. Kadir gecesi bu aydadır. Ramazan-ı şerifte iftarı erken yapmak, sahuru geç yapmak sünnettir. Resulullah bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi. İftarda acele etmek ve sahuru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeye ve dolayısıyla her şeye muhtaç olduğunu göstermektedir. İbadet etmek de zaten bu demektir. Hurma ile iftar etmek sünnettir. İftar edince, (Zehebez-zama’ vebtellet-il uruk ve sebet-el-ecr inşaallahü teâlâ) duasını okumak, teravih kılmak ve hatim okumak önemli sünnettir. Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce Müslüman affolur, azat olur. Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır. Allahü teâlâ, bu mübarek ayda Onun şanına yakışacak, kulluk yapmayı ve Rabbimizin razı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, hepimize nasip eylesin! Açıktan oruç yiyen, bu aya hürmet etmemiş olur. Namaz kılmayanın da, oruç tutması ve haramlardan kaçınması gerekir. Bunların orucu kabul olur ve imanları olduğu anlaşılır.
Ramazanda oruç tutmak hakkındaki hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Ramazan orucu farz, teravih namazı ise sünnettir. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibadetle geçirenin günahları affolur.) [Nesai](Ramazan orucunu farz bilip, sevap bekleyerek oruç tutanın günahları affolur.) [Buhari](Ramazan bereket ayıdır. Allah bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak Cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır.) [Taberani](Ramazan ayında ailenizin nafakasını geniş tutun! Bu ayda yapılan harcama, Allah yolunda yapılan harcama gibi sevaptır.) [İbni Ebiddünya](Oruçlunun susmasıtesbih, uykusu ibadet, duası makbul, ameli de çok sevaptır.) [Deylemi](Oruçlu iken çirkin konuşmayın! Biri size sataşırsa, “Ben oruçluyum” deyin!) [Buhari]Ramazan-ı şerifte,oruç tutmak çok sevaptır. Özürsüz oruç tutmamak büyük günahtır. Hadis-i şerifte, (Özürsüz, Ramazanda bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz) buyuruldu. (Tirmizi)
Ama dini bir mazeret varsa oruç tutmamak günah olmaz.

Devamını Oku
Page 1 of 3
Top